Mayıs 2023 Furkan BOZKUŞ A- A+
A- A+

Yoldakilere Bir Nazar

Allah Teâlâ içinde yaşadığımız bu dünyayı eşref-i mahlûkat olan insan, yani bizler için yarattı. Bizi buraya yerleştirdi, sayımızı artırdı, türlü nimetler ve güzellikler verdi, yaşamı kolaylaştırmamız için kabiliyetlerle donattı ve bize bilmediklerimizi öğretti. Âdemoğlunun yolunu aydınlatması ve en güzel menzile ulaşması için de rehberler gönderdi. Bu rehberler son Elçi aleyhisselama kadar Peygamberler oldu. Hayatlarıyla karanlıkları aydınlıklara ulaştırdılar, kurumuş kalpleri yeşerttiler, soluğu kesilmişlere nefes oldular. Son Nebi aleyhisselam ile damarları kesilmiş insanlık, adeta yeniden hayat buldu. Efendimiz aleyhisselamdan sonra ise Sünnet-i Seniyye üzere olan mümtaz şahsiyetler geldiler ki rehberlik müessesesine hizmet etmek için ömürlerini ortaya koydular. Her biri birer pusula oldular.

Bizler birbirimize bakarak şekilleniyor, gördüklerimiz doğrultusunda öğreniyor ve hareket ediyoruz. Bu sebeple nereye baktığımız, neler gördüğümüz büyük önem arz ediyor. Nazarlarımızı Asr-ı Saadet’e çevirdiğimizde İslam’ın doğuşunda, yayılışında ve ayakta kalışındaki mücadelesinde Peygamberimiz aleyhisselamın devamlı yanında olan Ashab-ı Kiram(r.anhum)’ın dinimizi Rasulullah Efendimizden öğrenerek, özümseyerek, tutup yücelterek sahiplendiklerini ve yaşamakla birlikte yaşatmayı da kendilerine bir dert bildiklerini görüyoruz. Her biri ayrı bir pusula olan Ashab, bizim bakmamız gereken ufuklar arasında Efendimiz aleyhisselamdan sonra ilk sırada duruyor. Cennet yolunda yürüyebilmeyi öğrenebilmek, bu yolu önceden yürümüşlere yönümüzü çevirmemizle mümkündür. Bu yolu da Peygamberimiz aleyhisselamdan öğrenen Sahabe-i Kiram en iyi yürüyenler olmuştur. Onlarla yürümek emin adımlar atmak olacaktır.

Zeyd bin Eslem’in, babasından naklettiğine göre; Hazret-i Ömer r anh bir gün dostları ile otururken aralarında şöyle bir konuşma geçmişti. Hazret-i Ömer r anh yanındaki dostlarına:

“-Allah’ın kabul edeceği tek bir dileğiniz olsa, ne isterdiniz?” diye bir soru sormuştu. Oradakilerden biri:

“-Ben, şu oda dolusu gümüşüm olsun da onu Allah yolunda harcamak isterdim!” dedi. Bir başkası:

“-Şu oda dolusu altınım olsun da onu Allah yolunda harcayayım isterim!” dedi. Bir diğeri:

“-Bu oda dolusu mücevherim olsa da Allah yolunda harcasam…” dedi. Herkes dileğini söyledikten sonra oradakiler:

“-Ey Ömer, peki sen ne isterdin?” diye sordular. Hazret-i Ömer r anh:

“-Ben de, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Muâz bin Cebel ve Huzeyfetü’l-Yemânî gibi bir oda dolusu adam isterim ki, onları, Allah yolunda görevlendireyim.” diyerek herkesi duygulandıran arzusunu ifade etmişti.

Her biri ayrı bir ufuk açan, İslam’ın zaferi için çırpınıp duran sahabilere olan hasretini ve muhabbetini gösteriyor Ömer r anh. Onlarla az yol yürümemiş biri olarak dua ediyor, yolun onlarla nasıl yüründüğünü bilen biri olarak konuşuyor. Bizde o yoldaysak -ki gayretimiz o yol üzere kalmaktır- yürüyüşümüzü bu kandillerle aydınlatmamız hedefimiz doğrultusunda bizi kazançlı çıkaracaktır.

Enes bin Mâlik r anh naklediyor:

Rasul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber oturuyorduk. Buyurdular ki:

“Şimdi yanınıza cennetlik bir adam gelecektir.”

Bir de baktık ki Ensâr’dan, abdest suyu sakalından damlayan ve ayakkabılarını sol eline asmış bir adam çıkageldi. Ertesi gün olunca Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yine evvelki gibi söyledi. Bu adam yine önceki gibi çıkageldi. Üçüncü gün olunca Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yine aynı sözü tekrar etti ve yine aynı adam ilk hâliyle geldi. Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem kalkınca Abdullah bin Amr r anh, o adamı takip etti ve ona:

“Ben babamla münakaşa ettim, üç gün onun yanına gitmeyeceğime yemin ettim. Bu zaman zarfında beni evinde misafir eder misin?” dedi. Adam da kabul etti. Daha sonra olanları, Abdullah bin Amr r anh şöyle anlattı:

“Üç geceyi onunla bir arada geçirdim. Fakat gece boyunca uzun uzun ibadet ettiğini görmedim. Ancak fecre kadar, zaman zaman uyanıp zikretti ve tekbir getirdi. Onun hayırdan başka bir şey söylediğini de işitmedim. Üç gün geçince sanki onun amelini küçümser gibi oldum ve dedim ki:

“Ey Allah’ın kulu! Babamla aramda bir ihtilâf yoktur. Fakat Rasul-i Ekrem’in senin için üç kere; “Şimdi yanınıza cennetlik bir adam gelecektir.” buyurduğunu işittim. Üç defa da sen çıkageldin. Ne gibi ameller işlediğini öğrenmek için senin yanında kalmak ve seni örnek almak istedim. Fakat senin büyük bir amel işlediğini de görmedim. Seni Rasulullah’ın söylediği mertebeye ulaştıran amel nedir?” O zât:

“Şu gördüğünden başkası değildir.” dedi. Fakat ben ayrılmak için döndüğümde ardımdan seslenerek dedi ki:

“Evet, benim amelim, senin gördüğünden başkası değildir. Ancak ben Müslümanlardan hiç kimseye karşı kalbimde en ufak bir kin tutmam ve Allah’ın verdiği herhangi bir nimet ve hayırdan dolayı da kimseye asla haset etmem.” Bunun üzerine “İşte seni o dereceye ulaştıran bu hâlindir.” dedim. (Ahmed, 166)

Biz Sahabe ile yürümek, yolu onlardan öğrenmek istiyoruz, onlar da yolu Rasulullah’tan ve birbirlerinden öğreniyorlardı. İşte Abdullah bin Amr r anh, yolda bir sahabe, yolu öğrenen bir sahabe. Cennetlik ipuçları için koşan, yolunda heybesini bu çabalarla dolduran bir sahabe. Onun öğrenmeye çalıştığını/öğrendiğini bize aktaran diğer sahabeler ise hep aynı yolda. Öğrenen bizler ise yine o yolda olmanın niyazındayız.

 

Enes bin Malik r anh anlatıyor:

Rasulullah aleyhisselam Efendimiz’e bir adam geldi ve:

“–Ya Rasulallah! Kıyamet ne zamandır?” dedi. Efendimiz aleyhisselam:

“–Kıyamet için ne hazırladın?” diye sorunca o da:

“–Allah ve Rasulü’nün muhabbetini…” cevabını verdi. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem aleyhisselam Efendimiz:

“–Öyleyse sen sevdiğinle beraber olacaksın.” buyurdular. Enes r anh bu rivayetin devamında der ki:

“İslâm’a girmekten başka hiçbir şey bizi Allah’ın Nebisi’nin “Muhakkak sen sevdiğinle berabersin.” sözü kadar sevindirmemiştir. İşte ben de Allah’ı, O’nun Resulünü, Ebu Bekir’i ve Ömer’i seviyorum ve her ne kadar onların yaptıkları amelleri yapamadıysam da onlarla beraber olmayı umuyorum.” (Müslim, Birr, 163)

Bizler de aynı Enes bin Malik r anh gibi Allah’ı ve O’nun Resulünü seviyoruz. Ebubekir’i ve Ömer’i seviyoruz. Bize yol gösteren, hayatlarından yolumuzu karıştırmamıza engel olacak birçok işaret bulabileceğimiz sahabeleri seviyoruz. Onlarla beraber olmayı bizlerde umuyor, aynı yolu sürdürerek nihayetinde Rabbimizin bizleri cennetinde bir araya getirmesini niyaz ediyoruz.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Mayıs 2023

Sayı: 41