Ağustos 2024 Ahmet Hasan Sari A- A+
A- A+

Şehirde Yaşamak…

Şehir… Köyden gelen bir genç olarak şehir hayatıyla ilk tanıştığımda, bu dünyanın tamamen farklı olduğunu anlamam çok da uzun sürmedi. Köyde, zamanın yavaş aktığı, herkesin birbirini tanıdığı ve sosyal bağların güçlü olduğu bir ortamdan geliyordum. Şehirde ise her şey hızlı yaşanıyor; insanlar birbirlerini tanımadan yanlarından geçip gidiyor, zamana karşı bir yarış içindeymiş gibi hareket ediyordu. Bu, köyde alışık olduğum yavaş tempolu, içten ve  sosyal yaşamdan çok uzak yeni bir sayfadan ziyade yeni bir defterdi hayatımda.

Şehirdeki sosyal yapı, köydeki samimi ve kişisel bağlardan çok daha farklı. Nitekim insanlar şehirde genellikle bireysel yaşamlarına odaklanmış durumda ve sosyal ilişkiler ise daha yüzeysel. Köyde her adımda tanıdık bir yüzle karşılaşırken, şehirde bu tanıdıklık hissini bulmak daha zor. Ancak şehirde sunulan özgürlük ve çeşitlilik, bana yeni insanlarla tanışma ve farklı bakış açıları kazanma imkânı sundu. Bu durumun, şehre adapte olma sürecimde önemli bir yer edindiğini söyleyebilirim.

Ekonomik fırsatlar açısından ise şehirler her zaman sakinlerine çok daha fazla imkân sunmakta. Kariyer olanakları, eğitim imkanları ve çeşitli hizmetler şehrin çekici yönlerinden diyebiliriz. Ancak bu fırsatlar beraberinde yoğun bir rekabet ve stresli bir yaşam temposu getiriyor. Öyle ki, şehirde başarılı olabilmek için sürekli kendimi geliştirmem ve yeniliklere açık olmam gerekti. Bu durum, köydeki daha sakin ve stabil yaşam tarzından belirgin bir farklılık oluşturuyor.

Dini ve kültürel açıdan ise şehirde karşılaştığım çeşitlilik, köydeki homojen yapıyla büyük bir tezat oluşturuyor. Köyde, ortak değerler ve inançlar etrafında şekillenen bir toplumdan gelirken;  şehirde, farklı inançlar ve yaşam tarzları beni karşıladı. Bu çeşitlilik, hem kendimi hem de inançlarımı yeniden değerlendirmeme yol açtı. Bu açıdan şehirde, dinin bireysel bir tercih olarak daha belirgin bir şekilde yaşandığını, ancak bu tercihin toplumun genel yapısını büyük ölçüde etkilemediğini gözlemledim. Köyde din ve manevi değerler günlük hayatın ayrılmaz bir parçasıyken, şehirde bu durum daha çok kişisel alanlara çekilmiş durumda.

Hâsılı, şehirde yaşamak, bana köyde sahip olduğum değerleri koruyarak, yeni bir yaşam tarzına uyum sağlama fırsatı verdi. Elbette “şehirde yaşamak” ile “şehirleşmeyi” kastetmiyorum.  Yukarıda sayılan tüm avantaj ve dezavantajların içinde bulunmak tüm bu yaşamı benimsemiş olmak anlamına gelir mi, hiç zannetmiyorum.  Nitekim bu sosyal ortam içerisinde şehirlileşmenin önündeki en büyük engel, maalesef bizim toplumumuzda sekülerleşmeyi de beraberinde getiriyor oluşudur. Kendi kültürümüzden damıtıp da yeni bir modern(!) medeniyet ve şehir tasavvuru ortaya koyamadığımız için şehir her zaman mütedeyyin insanlar için diğer mahallenin ait olduğu yer olarak kalıyor ve ister istemez taşra diyebileceğimiz küçük şehirlerin insanları olarak hayatımıza devam ediyoruz.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Ağustos 2024

Sayı: 46