Ağustos 2014 Mehmet Akif BÜYÜKYILDIRIM A- A+
A- A+

Altından Bir Bekleyiş

Sabır, sabır, sabır... Hayatta ne kadarda çok duyuyoruz değil mi bu anahtarı! Peki, biliyor muyuz bu anahtar nedir ve ne işe yarar? Daha doğrusu bu anahtarı gönlümüzün kilidini açması için güzelce işleyebiliyor muyuz?


Sabır insanın sıkıntılı bir yoldaki fırtınaya dayanması gibidir. İlk önce insana dert, keder, elem, acı  gibi hisler verir ama sonunda benim için sağlık, senin için saadet, onun için vuslat gibi farklı farklı nimetleri vardır. Erdemli bir insanın temeline indiğimizde orada parlayıp etrafına ışık saçan bir sabır taşı buluruz. Tıpkı tüm güzel huylar gibi. Kişi için farklı tatlar taşıyan sabır her insanın karşısına aynı cilveleriyle, aynı durumuyla çıkmaz ama sonunda herkes için tatlı ve hoş sürprizleri vardır.


Şunu da bilmek gerekir ki sabretmek her yiğidin harcı değildir. İşte bu yüzden diyoruz ki sabır olgun insanda filizlenmeyi bekler veyahut çoktan ağaç olmuştur da meyve verme vaktinin gelmesini bekliyordur. Belki de şu an çoğu insanın mutsuzluğu sabır gibi bir hazineye sahip olamadıklarındandır. Çünkü insanlar zahmet çekmeden rahmete kavuşamadıkları için saadet Leylasına bir Mecnun gibi kavuşamazlar. İnsan madalyonun diğer  tarafındaki acı çekmekten, zahmetli bekleyişten korktuğu için sabır gibi bir anahtarı tüm benliğinde işleyemez.


Sabır hayatın anlamlı bir tamlamasıdır. Biz sabrı ne kadar yakından tanırsak aslında hayatın bilmecelerini, düğümlerini çözmeye o denli yaklaşırız. Zaten hayat gerçekte acıdır derler ya sabır da zahmet çekmek, acı görmek değil midir? Sabır aslında bir çölde filizlenmez çünkü sonundaki mutluluk ancak iyi bir toprakta olgunlaşır. Bu yüzden sabır insanı hayra, güzelliğe ulaştırır. Vuslat sevdasını sonunda bitirir. Yani sabrın sonunda kötülük yoktur, boşluk yoktur. İnsan sabretmeyi bilmezse, beceremezse kendini yavaş yavaş zehirler ve boşlukta kaybolur, bilinmeze yol alır. Ama şu da aşikâr ki insanda umut ışığı, vuslat sevdası olmazsa o limana sabır gemisi uğramaz.


Sabra sahip olunduğunda sebata ermiş olunur. İnsanın hayatı daha da anlamlı olur. Hayatımıza yeni bir güneş gibi doğar ve bizi hem ısıtır hem aydınlatır hem de enerji kaynağımız olur. Bu sayede hayatın cilvelerine bağışıklık kazanırız. Hayatımızın yazını yaşarız. Biz zenginliği yer altında değil de gönül altında buluruz. Bu yüzden mutluluk ve saadet, geçmişten aldığı güçle değerine değer katarak geleceğe daha iyi yol alır.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Ağustos 2014

Sayı: 6