Ekim 2017 Türkan UÇAR A- A+
A- A+

Secde Suresi

Mushaf’taki sıralamada otuz ikinci, iniş sırasına göre yetmiş beşinci suredir. Mü’minûn suresinden sonra, Tûr sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 15. ayetinde gerçek mü’minlerin teslimiyet ve tevazu içinde secdeye kapanmalarından söz edildiği için bu adı almıştır. Sözü edilen ayetimiz şu şekildedir: “Ayetlerimize gerçekten iman edenler ancak o kimselerdir ki, bunlarla kendilerine öğüt verildiğinde büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar ve rablerini hamd ile tesbih ederler.” Secde etmemek kibrin ve kendini yeterli görmenin göstergesidir. Secde etmek ise hamd ve şükrün göstergesidir.

Önceki surenin (Lokman) sonunda Allah’ın birliğinin delillerine ve dünya hayatından sonra gelecek ahiret gerçeğine değinilmişti. Bu sureye de peygamberlere ve onların getirdiklerine iman konusuyla başlanmıştır. Başta olduğu gibi sonda da ilâhî kudretin delilleri üzerinde düşünme çağrısına temel teşkil eden örnekler verilmiştir. Öldükten sonra dirilmenin gerçek olduğuna dikkat çekilen surede hakiki mü’minlerin özellikleri ve kavuşacakları nimetlerle inkârcılıkta ısrar edenlerin karşılaşacakları cezalar üzerinde durulmuştur.1

Başka bir müfessirimizin görüşüne göre de suremizin konusu şunlardır:

1- Hz. Muhammed’in aleyhisselam peygamberliğini ispat eder mahiyette açıklamalara yer veriliyor ve Arap müşriklerine daha önce uyarıcı bir peygamber gönderilmediği konu ediliyor.

2- Allah’ın varlığını ve birliğini ispat eden deliller ve belgeler sıralanıyor; kurduğu düzenin kusursuzluğu ve mükemmelliği işleniyor.

3- Öldükten sonra dirilip ikinci hayatın başlayacağını açıklar anlamda birtakım delil ve belgelere yer veriliyor.

4- Sonra da kıyametin bir gününün bizim sun’î zaman hesabımızla 1000 yıl kadar uzun olduğuna dikkatler çekiliyor. İnsanın ilk yaratılmasına değinilerek bu konuda ilim adamlarına ışık tutuluyor ve hareket noktası belirleniyor.

5- Suçlu günahkâr sapıkların kıyamet günündeki acıklı durumları tasvir ediliyor.

6- Mü’minlerin dünyadaki bazı durumlarına parmak basılıyor ve ahirette salih mü’minlere hazırlanan büyük mükâfatlardan müjde anlamında haber veriliyor.

7- İnkârcı sapıkların, şaşkın müşriklerin alay yoluyla ahiretin acele meydana gelmesini istemeleri üzerinde duruluyor ve ilâhî sünnetin şaşmazlığına işaret ediliyor.2

Her bir maddesine sayfalarca yer verebileceğimiz suremiz hakkında meşhur bir rivayet vardır. Hz. Peygamber geceleri Secde ve Mülk surelerini okumadan uyumazdı. Allah resulünün Kur’an okuyuşu yaşamaya ve hayatını inşa etmeye yönelikti. O’nun hayatında ayetler adeta vücut buluyordu. Bu zamanlarda bizim okuyuşlarımıza bakıp da üzülmemek elde değil…

İbn Ömer radıyallahu anh diyor ki: “Rasulullah aleyhisselam Efendimiz, içinde secde ayeti bulunan bu sureyi okuyunca secde eder, O’na bakarak Ashab-ı Kiram da secde ederlerdi. O kadar ki namaz vaktinin dışında başımızı secdeye koyacak yer bulamazdık.”3

Secde onlar için teslimiyet ve itaatin sembolü idi. Onların hayatı, Allah’a kendini adama üzerine kurulu olduğu için değer kazanıyordu secdeleri. Söylemleri isyan üzerine olmayan birçok insanın secdesi hayatlarını imar edemiyor. Secdeyi, sadece şeklî olarak düşünmek (ki Allah secdelerimizi artırsın) hayatımızı şekillendirmekte yeterli olmaz. Her kavramda olduğu gibi secde kavramında da anlamda boşaltmalar olmuş; bu durum da o kavramı yaşanmaz hale getirmiştir. Böylece secdenin tesirini hissetmez hale gelmişiz.

“Âdemoğlu secde ayetini okuyup secde ettiği zaman, şeytan oradan ağlayarak uzaklaşır ve der ki: Ah yazıklar olsun bana! Âdemoğlu secdeyle emrolundu, secde ettiği için kendisine cennet verilecektir. Ben secdeyle emrolundum, emre uymadığım için bana da cehennem vardır.”4 Secde edeni Rabbi adam eder, etmeyeni ise rezil eder. Allah’ım secdesizlikten bizleri korusun ve esirgesin. Şeytanın yolunu takip etmekten ve onu arkadaş edinmekten de…

Suremizin 21 ve 22. ayetlerinde ise Rabbimiz bize şöyle buyurur: “Belki dönüş yaparlar diye onlara o büyük azaptan önce daha yakın azaptan muhakkak tattıracağız. Kendisine rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Biz, günahkârlara lâyık oldukları cezayı mutlaka veririz.”

İbn Mes’ud’dan, burada müşriklerin Bedir Savaşı’nda mağlûp olacaklarına işaret bulunduğu yorumu nakledilmiştir. İnkârcılık günahına saplananlara yakın azabın mutlaka tattırılacağı ve bunun tuttukları yanlış yoldan dönmelerine fırsat verme amacı taşıdığı belirtildiğine göre, bu ifadeyle söz konusu kişilerin dünya hayatında vicdan muhasebesi yapmalarına imkân sağlayan özellikle maddî-manevi sıkıntılara ve bunalımlara maruz bırakılmasının kastedildiği söylenebilir. Müteakip ayette kendisine bu tür fırsatlar sağlandığı halde bağnaz tutumunda direnen kişinin haksızlığın zirvesine tırmanmış ve artık cezayı kesin olarak hak etmiş olduğunun belirtilmesi de bu manayı desteklemektedir.5

Muhtelif ayetlerden de anladığımıza göre tüm amellerin tam karşılığı ahirette olmasına rağmen bu dünyada da kısmi olarak yaptıklarımızın cüzi karşılığını göreceğiz. Çünkü kazandıklarımızın birçoğu kendi ellerimizle yaptıklarımızdan dolayıdır. Yaptığımız her amelin karşılığını ahirette bulacağımızın garantisi olan bu ayetler bizi diri ve tetikte tutar. Yeter ki o gözle Kur’an’a yaklaşalım.

“Secde Suresi kıyamet gününde mahşer yerine iki kanatlı olarak gelir. Bu sureyi okumayı adet haline getiren kimseyi mahşer yerinin şiddetli hararetine karşı gölgeler. Mahşer halkını sıcaktan kavuran ve herkesin tepesinin üzerine yaklaşan güneşe Secde Suresi şöyle der: ‘Ey güneş! Benim sakladığım kimseye ışığını iletmek için asla yol bulamazsın.’ Günahı çok olan bir kimse bu sureyi okur, bundan başka bir şey okumazdı. Bu sure onun üzerine rahmet kanatlarını açarak Cenabı Allah’a “Ya Rabbi! Sen bunu affet. Zira beni çok okuyordu.” diye niyazda bulunur. Bunun üzerine Cenabı Hakk bu sure-i celileye kendisini okuyan hakkında şefaat izni verdi ve buyurdu: “Secde Suresi’ni okuyanın her bir hatası için bir sevap yazın ve bir derecesini yükseltin.” Tabi okuyup da hayatına tatbik edenler için. Amele dökülmeyen bilginin ne anlama geldiğini Cuma suresinden biliyoruz.

Suremiz şu ayetlerle biter: “De ki: ‘İnkâr edenlere o fetih günü iman etmeleri fayda vermez ve onlara göz açtırılmaz.’ Şimdi sen onlardan yüz çevir de gözet. Çünkü onlar da gözetmektedirler.”

Firavuna son anda yaptığı imanı nasıl fayda vermediyse, kıyamete kadar İslam düşmanlığı yapanlara da son anda yaptıkları imanın faydası olmayacak. İslam’da iyi, güzel, faydalı olan işleri ertelemek yoktur. “Ey iman edenler; iman edin” ayeti gereği olarak da her anımızda imanımızı artırma gayreti içinde olmalıyız. Biliyoruz ki bizi ve onları gözeten bir Yaratıcımız var.

Rabbimiz dünya ve ahiret yaşantısında bizlere yardım etsin, hayatı O’nun rızasına uygun yaşamayı bizlere kolay ve sevimli kılsın. Rabbimiz secdelerde aldığımız tevazuu kıyamlarda kibre çevirtmesin. Bizleri ahirette secde izlerinden tanınanlardan eylesin. Amin. Vesselam…

Kaynakça

1-Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu

2-Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 9/4778-4779.

3-Müslim, mesacid: 103, 111; Buharî, sücûd: 3, 9, 12

4- Müslim, imân: 133; İbn Mâce, kamet: 70; Ahmed: 2/443

5- Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Ekim 2017

Sayı: 55