Efordan Teslimiyete Göç
Müslüman bir musibetle karşılaştığında ilk andaki sabrı ile tavrını gösterir. Gayretle sabreder elinden geleni yapar ve tam bir iman ile teslim olur. İman ispat ister. İman ettim demek bir iddiadır ve bu iddianın ötesine geçmek için testlerden geçeriz. Bu yüzden de imtihan ediliriz. İmtihanların ağırlığı, şekli, içeriği değişir ama beklenen mümini tavrın değişmemesi tam bir imanî gayretin ortaya dökülmesi ile kemale erer. Çünkü sabır, esasında Müslümanın Allah'a tam bir muhabbetle, şeksiz şüphesiz güvenmesinin anlamıdır. Allah'a teslim olmaktır. Bu teslimiyetten memnun olmaktır. Fakat teslimiyet tevekkülü temsil eder, kabiliyetinin doruk noktasını zorlayıp sonucunu Allah'a bırakarak sefer sorumluluğuna göç edebildiği en büyük gücü sarf edebilmenin teslimiyetini yaşamaktır.
Ahir zamanda yaşamanın zorluğundan bahsederiz, her dönemin zorluğunu göz yaşlarıyla dinlesekte. Hâlbuki Ahiret yurdunun köprüsünde her musibetin bize yeni bir gayret edebilme kapısı açtığını unutmamalıyız. Zira iman tazelemek ve imanımızı yüceltebilmek için her imtihanın nimetçe bir tarafı vardır. Her zorluğun Allah katında müslümanın derecesini artırabilmesi için bir fırsat, bilge bir hayat için tekâmül ve bir terbiye aracı olduğunu bilmemiz gerekir. Bazen zayıf düşsekte kudreti yüce olandan güç alıp menzile doğru güç yettiğince emeklemek, yürümek, koşmak müslümana yaşamanın haysiyetidir. Ve müslüman bu haysiyete talip olmalı tam bir iman ile gayret etmeli bazen küçük nefes alıp vermeler dışında dinlenmeyi asıl yurduna bırakmalıdır...
Müslümanın imtihanı tek yönlü değildir, çünkü Allah verdiği iman, güç ve akıl nimetlerinin kuldaki tezahürünü görmek ister. Anne olmak, eş olmak, evlat olmak, talebe olmak, Hakk'a veya insanlığa hizmet noktasında sorumlu yahut gönüllü olmak hepsi ve daha fazlası bir müslümanın çaba/ imtihan sahadır. Mesela karnından doğuma, doğumdan büyümeye ve görebildiği hayat emaresinin tamamına kadar evlat; anne için hem nimet hem imtihandır. Çünkü anne bilir ki evladına söylediği şeylerden çok aslında ona yaşadığı şeyleri aşılar. Hangi aşıyı yaparsa da o aşının meyvesini alır yetiştirdiği ağaçtan. Ne yaşarsa onu biçer anne. Çok öncesinden başlamışsa veya geç olduğunu zannetse bile güzel ahlak ve ilim öğrenmek için gayret etmiş bir anne yaşadığı gayreti, sergilediği güzel ahlâkı, öğrendiği ilmi aşılar evladına. Gerisi dua ve nasip ile şekillenir. Önemli nokta gereken çabanın sarf edilip edilmemesi... Çünkü sonuçtan değil gidiş yolundan sorumluyuz! Allah hiçbir çabayı zayi etmez! Gayret ne kadarsa kazanç o kadar. Filmin sonunda herkes ölüyor! Ve yine ölümün sonunda herkes diriltiliyor, hesaplar kesiliyor ve herkes gayretli hayatın mükafatı yahut çabasızlığın sonucuyla yüzleştiriliyor. İslam deryasından bir zerre; “Kendisine umudun ve çabanın farz kılındığı bir mümin Allah'ın rızasını kazanmış olabilmenin haklı gururunu yaşamak ve bu korkudan emin olmak için bugün ölecekmiş gibi ahiret için bugünün akşamına ölecekmiş gibi dünya için çalışmalıdır.”