YOLUN YOLUMUZDUR
İnsanlar içinde yıldızlaşmış ve mükemmeliyeti yakalamış kişiler vardır. Ömrünü Allah yolunda feda etmiş, insanlığın kurtuluşuna harcamış, başka bir tabirle vakıf insan olmuş, Ebu Bekir meşrepli, Ömer vakarlı insanların sayısı çok azdır. Her devirde olduğu gibi bu asırda da kibrit-i ahmerdir.
Hayatının her safhasında Sünnet-i Rasulullah’ı yaşamaya çalışan, açtığı çığırda binlerce insanın gönlüne taht kuran ve fasih lisanıyla hep doğruyu, güzeli anlatan, Allah dostu, Rasulullah aşığı Zeki Soyak hoca efendi (k.s)…
İşte bu zat şu asırda yaşamış, azın azlarından sayabileceğimiz yıldız şahsiyetlerden biridir. Geç bulup tez yitirdiğim bu mümtaz şahsiyetin vasıflarını anlatmak benim gibi bir acize hiç düşmez. Zira onunla otuz yıl omuz omuza beraber olmuş Allah davasının erleri dururken, benim gibi birisi ne anlatabilir ki? Ancak şunu da ifade edeyim ki, muhterem hocamı tanıyanlar çok iyi bilirler ki, onunla bir gün dahi beraber olunsa, anlatacak çok şeyler bulabilirsiniz ve pek çok ölçülerini alabilirsiniz. Fakir son zamanlarına yetişti. İlk zamanlarını (70’li yıllar) bildiği için aradaki fark sanki yok gibiydi. Bir başka ifadeyle kısa bir surede akünün şarj olması gibi feyzini gönlümüze imbik imbik dökmüştü.
İnanın adı anıldığında ruhumda bir figan, bir fırtına kopuyor, gönlüm neşeleniyor, sadrım genişliyor, içim ferahlıyor ve ılgıt ılgıt bahar havası esiyor. Kaliteli insanın en büyük özelliği de adı anıldığında ya da düşünce ufkuna düştüğünde içinde bahar havasının esmesidir.
Zeki Soyak hocamın yaşantısı imrenilecek ve ibret alınacak bir yaşantıdır. Gençliği, olgunluğu, hastalığı ve hatta ölümü bile bizlere hep bir şeyler anlatmıştır. Hastalığının en şiddetli döneminde dahi “İlla Ente”den başka söz çıkmıyordu güzel yüzlü, tatlı sözlü cefakâr hocamdan. Gönül isterdi ki, bu nur yüzlü insanla daha fazla beraber olayım ve ilminden, irfanından daha fazla istifade edeyim. Çünkü onun için:
“Ölçüde, dengede gayet nizami,
Edepte Osman, tevazuda Sami,
Sevenlerine de ne güzel hami,
Maddeyi zerrece tınmayan Hocam.” diyor şair.
Enderun sevdalısı merhum hocamı çok özlüyoruz. Şunu biliyoruz ki o, bu fani âlemden ebedi âleme gitti. Yine biliyoruz ki bizler de onun gittiği yere bir gün mutlaka gideceğiz. Cennet’ül Firdevs’te hep beraber olmak için dua ediyoruz. Ancak onun ruhunun şad olması için hizmetler hiç aksamamalı, tüm kardeşler hayır yolunda koşup koşuşturmalıdırlar. Onun hizmet anlayışı, edebi, sadakati, vefası, oturması, kalkması, kısacası Hak yolundaki yaşantısını bizler de takip etmeliyiz. Çünkü onun yaşantısı Rasûlullah’ın çizgisini takipten başka bir şey değildi…
Sa’d b. Ebi Vakkas radıyallahu anha Hz. Ömer radıyallahu anh şöyle bir mektup yazıyor:
“Ey Sa’d! Senin için Rasûlullah’ın dayısı denmesi, seni Allah’a karşı aldatmasın, gurura sürüklemesin. Allah ile kulu arasında nesep bağının değeri yoktur, ancak taatinin değeri vardır. Üstünüyle veya üstün olmayanıyla bütün insanlar eşittir. Allah onların Rabbidir. Onlar da Allah’ın kuludur. Allah’ın bağışıyla ancak farklı olabilirler. Allah Rasulünün peygamber olarak gönderilmesinden vefatına kadar yapıp-ettiklerine bak, onlara tutun. Çünkü hakikat onlardır.”
Bir başka ifadeyle cennetle müjdelensen de Allah korusun azıcık bir kayma seni baş aşağı eder demektir.
Bizler de yılmadan, usanmadan hizmetlere devam edeceğiz. Birlik beraberlikten asla taviz vermeden ve kardeşlikten hiç kopmadan ki, o zaman yaptığımız işlerin bir anlamı olsun. İşte o zaman yolu yolumuz olan muhterem hocamızın ruhu şâd olur.