Nisan 2016 Mehmet Akif ÇELİK A- A+
A- A+

Ümmetin Ayak Sesleri İmam Hatip(li)ler

Yaratılanların en şereflisi olan insanoğlu hayatta kaldığı müddetçe çok şeylerle karşılaşıyor. Düzen öyle bir kurulmuş ki akşam yatarken o ülkenin fikir üreten, çalışan, değer verilen ve gelecek vaat eden kadrosunda yer alıyorsunuz; ancak çok geçmeden bir sabah bir cunta rejim sizi alıyor, haksız yere sorguluyor ve kim olduğunuza bakmadan atıveriyor cezaevine. Sürgüne gönderiyor bir el sizi, bilinmedik memleket köşelerine. İşte o an zorunuza giden, gittiğiniz yerden ziyade nasıl gönderildiğiniz oluyor.

Belki de bu ülkeyi en çok sevdiğiniz bir zamanda, -güya- biz bu ülkeyi senden daha çok seviyoruz diyenlerin tahkir edici bakışları oluyor sizi rahatsız eden. İnsanların hayalleri o zaman çalınıyor ellerinden. Kendinizi yokluyorsunuz; ben ne yaptım diye. Ama sorunuz cevapsız kalıyor. İşte zihninizde çizmeye çalıştığım bu sahne tam da imam hatiplilerin serüvenidir. Kendini dine, hizmete, öğrencilerine adayan öğretmenlerin hikâyesidir bu hüzün. Bu hüzün, elinde başörtüsü ile kalan genç bir hanım kızın sessiz çığlığıdır. Bu çığlık, olayları bir türlü çözemeyen ve anlamak için gayret sarf eden, beynini saran nedenler silsilesinin cevaplarını bir türlü bulamayan o küçüğün, imam hatipli bir çocuğun nemli gözleridir.

Malumunuzdur ki memleketimizin tarihine baktığımızda -özellikle son yüzyılda gelen hükümetlere- 1924 yılında başlayan imam hatiplere karşı tavırları şu olmuştur; Hangi hükümet bu memleketin dindarlaşmasını istemişse imam hatiplerin önünü açmış, ancak kim de bu memleketi ve insanlarını dinden uzaklaştırmak istemiş ise ilk önce neşteri imam hatiplere vurmuşlardır. Yani imam hatipler bir nevi turnusol kâğıdı olmuştur.

Benim Olmadığım Yerde Kimse Yoktur!

Elbette ki yurdumuzun her köşesindeki eğitim kurumları bizimdir. Hepsine sahip çıkmak ve her kurumda hizmetleri devam ettirmek zorundayız. Bize bunu Allah emrediyor. Necip Fazıl üstadın dediği gibi “Benim olmadığım yerde hiç kimse yoktur.” anlayışı ile çalışmak ve hizmet etmek zorundayız. Plan ve programlarımızı aksatmadan hedefe kilitlenmeliyiz. Her okulu iyi tanımalı ve tahlil etmeliyiz. Bundan dolayı da her okulun kendine has bir yapısı olduğunu ve ona göre hareket etmek zorunda olduğumuzu da göz önünde bulundurmalıyız. Bütün eğitim kurumlarının kendisine ait özel hedefleri ve o hedeflere ulaşmak için çizmiş olduğu planları vardır. Bu okullarımızdan gözbebeğimiz imam hatip okullarının da Rıza-yı Bari için çıktığı bir yolu, bir davası ve bu davada ulaşmak istediği bir hedefi vardır. İşte bu hedefleri gerçekleştirmek için var gücüyle gayret eden, canhıraş çalışan idarecileri, öğretmenleri ve öğrencileri ile hal-i hazırda bir ümmet ordusu gibi çalışmakta (hepsi olmasa da) ve her an teyakkuzda beklemektedir; yeni gelişebilecek menfi süreçlere karşı.

Henüz öğretmenlik hayatımın başında olsam da imam hatip lisesi bu meslekte 6. okulum. Daha önceden ilkokul ve ortaokullarda (hem imam hatip ortaokulu hem de düz ortaokul) çalıştım ve halen imam hatip lisesinde devam ediyorum. İmam hatip sevdasını dışarıda tutacak olursak, objektif bir gözle bakınca içimden şunları söylemek geliyor; Eğer gerçekten kıymeti bilinirse hem fennin hem de dini ilimlerin bir arada olduğu bir okul olması bakımından imam hatipler bizleri çıktığımız bu yolda yola herkesten bir adım önde başlatıyor. Bu gerçekten önemli bir adımdır, bir avantajdır diye düşünüyorum.

İmam hatiplerde erkek ve kız öğrencilerin ayrı sınıflarda ya da binalarda okutulması çok isabetli olmakla birlikte fıtrata uygun bir karar olduğundan dolayı da diğer okullardan bu noktada da daha iyi bir vaziyette bulunmaktadır. Özellikle yaşı büyük öğrencilerin yaşları gereği düşebilecekleri birçok günah doğal bir yolla engellenmiş olmaktadır. Hem biz öğretmenler hem de öğrenciler bu noktada hakikaten daha rahat durumdayız.

İmam Hatip Meclislerinde Kimler Konuşulur?

İmam hatipli olmak belki de ecdadı daha iyi anlamak olacaktır. Elbette özel olarak çalışan, araştırma yapan insanlar vardır ancak bizim okullarımızda ‘önder’ dendiğinde ilk önce Hz. Muhammed aleyhisselam; ‘eş’ dendiğinde Hz. Hatice; ‘iffet’ dendiğinde Hz. Meryem; ‘öğretmen’ dendiğinde Mus’ab; ‘dedem’ dendiğinde Sultan Fatih gelir akla. Bizde; Nurettin Topçular, Hacıveyiszadeler, Ali Ulviler, Celal Hocalar, Mahir İzler konuşulur dost meclislerinde.

Bizim koridorlarımızda ‘Selamun Aleyküm’ ifadelerini duymak garipsenecek bir tavır değildir. Zira imam hatip okullarımızda içinden gele gele Allah’ın kitabını okumak size artı puan kazandırır. Sesinizi kısmanızı gerektirecek bir durum olmaz. İçinizden geldiği gibi Allah’ın kitabını okursunuz.

İmam hatiplerde öğle yemeğinde din kardeşine yemeğin yanında ikram edeceğin bir tutam ayet ile birkaç dal hadis de vardır dağarcığında.

On dakika önce öğretmen anlatmıştır, sahabeleri ve onların yaşantılarını. Bizim okullarımızda istersen sahabelere yolculuk yapabilirsin. Kimse sana dur gitme demez. Halit b. Velid ile cenge çıkıp Cafer-i Tayyar gibi kanatlanabilirsin. Sümeyyeler vardır, Fatımalar vardır. Bilallerin, Habbabların acısı hala tazedir yüreğimizde; güç verir biz öncü nesillere. Ebu Bekr’in “O söyledi ise doğrudur.” ifadesi imam hatipliler arasında bir bayrak halinde elden ele dolaşır da herkes kendine bir vazife çıkarır.

Bal Yapan Arılar

İmam hatiplerde kafanda bir soru ile kendi kendini parçalamana gerek kalmaz. Her an ve her daim sorup cevap alacağın İmam-ı Azam hayranı nesiller, Şafi gibi gönüller vardır.

Ümmetin gündemine kulak kesilmiş bir mücahidler ve mücahideler ordusu ile beraber aynı havayı solursunuz ve aynı ortamı paylaşırsınız. İmam hatipler olarak “Filistin benim, ben Filistinim!” demekten dolayı gurur duyarız. Zira oraları vatan toprağı olarak görür, kutsal sayarız. Rabialar, Esmalar, Mursiler… hepsini de tek tek içimizde yaşatırız. Onlarla beraber ölür, onlarla beraber dirilir, onlarla beraber hapse gireriz.

Bülbüllerimiz vardır bizim, dinledikçe huzur bulduğumuz. Arıkovanı gibi işleyen ve sanki su kaynamasına benzeyen fokurdamalar vardır, ağızlarımızda ve göğüslerimizde.

“Kim var denildiğinde sağına soluna bakmadan ben varım.” diyen bir nesli kurmanın heyecanı vardır gözlerimizde.

Benliği bir kenara bırakıp biz olabilmeyi isteyen ve kardeşliğini en güzel bir şekilde sergilemenin yarışı vardır bu okullarda.

İmam Hatiplerde Özünü Bulursun

Gözleri havaya değil de utancından dolayı yere bakan Ahmetlerimiz, Ayşelerimiz vardır bu ümmet okulunda. Ashab-ı Suffe’nin ilim kokusu vardır sıralarımızda.

Dertlerin tavan yaptığında dertleşecek ve seninle aynı duyguları paylaşacak iki çift insan çok rahatlıkla bulabilirsin bu gönüllerde. Peygamberler silsilesi her zaman ve zeminde bütün mücadeleleri ve dertleri ile örnek alınacak kimseler olarak zihinlerimizde yerlerini almıştır.

Çift öndere değil de tek öndere ittiba etmiştir imam hatip okullarının talebeleri. İlmin yanında fenni de alıp kendisini hayata hazırlayan gençleri görmek zor değildir buralarda.

İmam hatiplerde dinden bağımsız, ahiretten yoksun, merhamet noksanı insanları değil de; din ile hayatı bir potada eritebilmiş, kâinata, hayvanata ve hatta cansızlara karşı bile merhamet yüklü, dokunsan ağlayacak kadar hisli gençler bulursun. Velhasıl;

İmam hatiplerde kendini bulursun, özünü bulursun…
İmam hatiplerde gönüller yapar, gönüller kazanırsın…
Ümmet olabilmenin ayak seslerini duyar, ahiretlik arkadaşlar edinirsin…
El ele, kol kola cennete gidebileceğiniz (inşallah)…

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr