Sönmüş Meşaleleri Bulmak
Kıymetli Okuyucu;
İlkadım dergisi yaz mevsiminin ilk sayısıyla karşınızda. Ülke ve dolayısıyla toplum olarak Bahar dönemini oldukça yoğun geçirdik. Her zaman dalgalı olan sular sık sık kabardı, taşmaya/taşırılmaya meyyaldi. Kamuoyunun nabzı her geçen gün arttı. Sancılı bahar sona erdi, sancıdan kalma muhtemel artçılara gebe yaz geldi.
Avrupa kamuoyu içerisinde sağduyusunu muhafaza eden kesimler her zaman var olagelmiştir. Lakin hep azınlıkta kalmışlardır. Onların azınlıkta kalması yaşadıkları Avrupa ülkelerinin siyasetine ve siyasetçilerine etki edememelerine sebep olmuştur. Hal böyle olunca Siyonizm gibi deli gömleklerinin her zaman hedefinde ve etkisi altında olan siyaset Avrupası bir uyduya dönüşmüş, uzaktan kumanda edilmeye başlanmıştır. Aklı başında ve vicdan sahibi Avrupa vatandaşlarının, sayısal çoğunluğu yönetimde ve karar almada ölçü kabul eden demokratik sistemler karşısında umudu günden güne tükenmekte, idareye yansıması gereken gücü kaybolmaktadır.
Siyaset ve yöneticiler üzerindeki en etkili kumanda olan boyalı basın her geçen gün sadece Avrupa değil ekser ülkelerin toplumlarının görüşlerine etki edip yön vermekte, onları her biri birer deli gömleği markası olan üst akılların istediği hedefe ve düşünceye doğru adeta programlamaktadır. Zalimleri, kurtarıcı birer kahraman ve barış gönüllüsü gibi pazarlayan medyanın yoğun etkisi karşısında halkların ret ve kabul melekeleri gitgide zayıflamaktadır. Sivil gücü temsil eden insanların melekeleri bir yandan zayıflatılırken diğer yandan yine aynı ve benzer vasıtalar kullanılarak teslim alınmaya çalışılmaktadır.
Üst aklı temsil eden zalim ideoloji ve inançlar, insanların akıllarını önce kiralamak, kıvamı ve vakti gelince de satın almak amacındadır. Aynı üst akıl mensupları, yumuşak güç olarak meydana getirdikleri ve yegâne otorite merci kabul ettikleri uluslararası kurumlara muhtaç ettikleri insanları fakirleştirmek, borçlandırmak ve köle haline getirmek maddelerini olmazsa olmaz temel hedefler olarak ajandasına not etmiştir.
Dünyanın akla gelebilecek her yerinde bir ofisi, şubesi ve sermaye gücü bulunan dev tröstlerin yuvarlak masalarında üretilen plan ve projeler, hedef ülkelerin bulunduğu topraklarda savaş çıkararak bölgenin insansızlaştırılması temeline dayanmaktadır. Önce fakirleştirilen, sonra borçlandırılan ve nihayetinde topraksızlaştırılan insanlar bu halleriyle tam bir köle durumuna düşmüştür. Kölelikten kurtulmak için uluslararası güçlerin ve onların kukla örgütleri olan beynelmilel kurumların gündeminde yer bulmaya çalışan insanlık, küfrün iki dudağı arasında mülteci kalmış, boğularak can vermiş, izzetini kaybetmiştir.
Irak ve Suriye gibi insansızlaştırılan bölgelere baktığınızda oraların arz-ı mevud haritasında yer aldıklarını görürsünüz. Burada meseleyi özetleyebilme kapasitesine sahip olan anahtar kelime arz-ı mevuddur. Arz-ı mevud, “vaat edilmiş topraklar” demektir. Kime vaat edilmiş, kim vaat etmiş… gibi soruların peşine düşüp araştırmaya başladığınızda karşınıza Yahudiler ve Siyonizm çıkar. Hristiyanları da Yahudilerin Siyonist amaçlarına hizmet ettirmek için icat edilen Evangelizm de karşınıza çıkacaklar arasındadır. Araştırdıkça gerçeklere ve gerçekler aşikâr olmasın diye hakikatin yanında durarak hakikatmiş gibi görünmeye çalışan ideolojilerin gerçek yüzlerine şahit olursunuz.
Araştırdıkça okur, okudukça uyanırsınız. Masallardan uyandıran gerçeklerle yüzleştikçe hayret edersiniz. O kadar hayret edersiniz ki uykularınız kaçar, saçlarınız beyazlar. Doğru bildiklerinizden ve bugüne kadar savunageldiklerinizden endişeye de düşebilirsiniz. Şimdiye kadar peşinden gittiğiniz isimlerin ve grupların hakikatmiş gibi sunulan tahrif edilmiş gerçeklikler karşısında nerede durduğunu merak edersiniz. Bu merakla araştırmalarınızı daha da yoğunlaştırırsınız. Aklınızda bulunan ne varsa artık yoğun bakımdadır. Bildiğiniz her şey ya tarih olmak üzeredir ya da ayaklarını yere eskisinden daha sağlam basacaktır.
Sizi buralara getiren her şeyin ardından bir karar vermeniz gerekir. Ya hiçbir şey olmamış gibi ekranlardan ve manşetlerden gördüklerinizle tatlı bildiğiniz güya istikrarlı eski hayatınıza yani kalabalığa dönersiniz ya da gayret kuşağını kuşanıp “Bütün uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter.” sözünün peşinde kulluğun hakkını verebilmek için, sönüp gittiğinden kendini ve çevresini aydınlatamayan meşaleleri bulup onlara nur taşırsınız. Unutmamak gerekir ki;
Amellere niyetlere göredir.
Vusûlsüzlük usûlsüzlüktendir.
Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.