Ocak 2010 Ahmet AĞMANVERMEZ A- A+
A- A+

RASULULLAH –sallallahu aleyhi ve sellemin- BİZİM HAKKIMIZDAKİ KORKUSU: DÜNYAYA DALIP AHİRETİ UNUTMA!

Amr bin Avf el-Ensari radıyallahu anhın rivayetine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ensar’a hitaben şöyle buyurdu: “ Seviniz ve sizi sevdirecek şeyler ümit ediniz. Allah’a yemin ederim ki: Sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi, sizin de yarışa girmenizden, , dünyanın onları helak ettiği gibi sizi de helak etmesinden korkuyorum.”(Buhari, Rikak 7; Müslim, Zühd 6)

 

Ebu Ubeyde radıyallahu anh Bahreyn’den cizye mallarıyla dönünce, ihtiyaçlı olan Medineli Müslümanların, Mescidi doldurmaları üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara ikaz mahiyetinde bu konuşmayı yaptı. (Cizye İslam devletinin himayesinde yaşayan gayri Müslimlerin hayat ve hürriyetlerinin teminatı mukabilinde alınan vergidir.)

Müslim’in rivayet ettiği bir hadiste de şöyle buyrulur: “ Ahirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadarcık bir su ile döndüğüne baksın.”

Ebedi olanla, geçici olanı kıyaslayarak geçici olanı tercih etmek, ne kadar akıl dışı olduğu veciz bir şekilde bu hadiste belirtiliyor. Ahiret uçsuz bucaksız bir okyanus, dünya ise nem ve ıslaklık. Ahret kalıcı ve devamlı; dünya içindekilerle beraber bizim olsa da uçup gidici, kaybolup, yok olucudur. İnsanın dünya malına sahip olmasını Mevlana rüyada define bulmaya benzetir. Sandıklar dolusu hazine, uyanınca kaybolur. Dünya ve içindekiler ise ecel gelip göz kapanınca elden gider.

Cabir radıyallahu anhın rivayetine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem arkadaşları ile küçük kulaklı bir oğlak ölüsüne rastladılar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hanginiz bunu bir dirheme almak ister?” dediler.

-- Daha az para ile de olsa biz almayız, onu ne yapalım ki, dediler!. Sonra Resûl-i Ekrem:

-- "Size bedava verilse ister misiniz?" diye sordu. Onlar:

-- Allah'a yemin ederiz ki, o diri bile olsa, kulaksız olduğu için kusurludur. Ölüsünü ne yapalım? diye cevap verdiler.

 Bunun üzerine Rasulullah: “ Allah’a yemin ederim ki, Allaha göre dünya, önünüzdeki şu ölü oğlaktan daha değersizdir.”(Müslim, Zühd 2)  

Bu hadis hiç ayrılmayacakmış gibi dünyaya sarılan, dünyevileşen insanlar için canlı bir örnektir.

Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellemin dünya ve dünyalığa bakışına en güzel özetleyen Abdullah ibn Mesud’un rivayeti de şöyledir: Rasulullah bir hasır üzerinde uyumuş, vücuduna hasırın izleri çıkmıştı. Bir döşek edinsek, altına sersek denildiğin de: “Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonrada oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim.” buyurdu.(Tirmizi, Zühd 44)

Rasulullah sallalahu aleyhi ve sellem yaşadığı toplumun, orta ve alt seviyesinde hayat sürdü. Evinin tanzimi, yemesi, içmesi, giyimi hep orta halli idi. Şu dünya hayatı lükse, israfa dalmaya, haramdan kazanıp harama harcayarak ahireti kaybetmeye değmeyecek kadar kısadır.

Hadid suresi 20. Ayette: “Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ekin çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kuru da sen onun sapsarı olduğunu görürsün, sonra da çer çöp olur. Ahrette ise çetin bir azap vardır. Dünya hayatı orada Allahın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı ve geçimlikten başka bir şey değildir.”

 

AHİRETİ TERCİH ETMENİN DİĞER ADI ZÜHD

Zühd, dünyaya takılıp kalmamak, ona gönül bağlamamak demektir. Dünyayı ahiretin sermayesi olarak görmeli, tamamen ihmal edilmemeli, ne de tamamen dünyaya takılıp kalmamalıyız. Bu ifade ile dünyalığa hiç sahip olmayalım anlamı çıkmaz. Aksine mal, makam sahibi olalım. İslami hizmette, islamı hayata hâkim kılmada bunları vasıta olarak kullanalım. Mal, makam vb. dünyalığı kalbimize sokmayalım. Mevlana’nın bu konu ile ilgili misali dikkat çekicidir. Dünyanın malı mülkü deniz suyu gibidir. Ne kadar çok olur ve gemin dışında kalırsa o kadar faydalıdır. Su ne zaman ki geminin içine dalmaya başlarsa, geminin batması yakındır. İnsan mal ve dünya sevgisini kalbine yerleştirirse, o insanın imanı da, amelleri de, niyetleri de tehlikededir. İman gemisi, dünya denizinde su almaya başlamışsa, imanı kaybetme tehlikesi kapıda demektir.

Sahip olduğumuzu zannettiğimiz mal-mülk, makam-mevki, evlat-torun dünyanın geçici süsüdür. Akıllı insan, bunlarla övünüp kalmak yerine, ahirette kendini kurtaracak amellere sarılır. Allah’ın rızasını kazandıracak sevapları çoğaltır. Dünyada ümit beslediğimiz dünyalıkları, daha yaşarken bile kaybedebiliriz. Ancak sonsuz ahiret için hazırladığımız hiçbir şey kaybolmaz, azalmaz. Ceneb-ı Hak Ankebut suresi 64. Ayetinde: “ Bu dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi.” buyuruyor. Konu ile ilgili bizi zühde çağıran onlarca hadis bulunmaktadır.

“Dünya müminin zindanı, kâfirin de cennetidir.” (Müslim, Zühd 1)

“Dünyada sanki bir garip veya yolcu gibi ol.”(Buhari, Rikak 3)

Bu hadislerden anlıyoruz ki dünya sevgisi bütün kötülüklerin başıdır. Zühd ise dünyada nefsin hoşuna gidecek bir takım işleri yapmaya gücü yetmesine rağmen ahireti düşünerek, Allah’ın azabından uzaklaşmak, cennete yaklaşmak için nefsin isteklerine karşı çıkmaktır. Açlığını giderecek kadar gıda, vücudunu örtecek kadar giysi, barınacak kadar meskenle yetinen, dünyalıkları, övünme vesilesi yapmayan, cenneti kazanmaya vasıta kılan insan, zühd hayatını tercih etmiştir. Zühd, dünyadan tamamen el etek çekmek, başkalarına muhtaç hale gelmek değildir. Gerçek zühd, çok mala sahip olduğu halde, bunlara gönül vermemek, Allah’ın sevgisinin üzerine çıkarmamak, bunlar için harama dalmamak, gerektiğince cömertçe Allah yolunda harcayabilmektir. Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem, olmadığı için değil, çok malı olduğu zaman da zahiddi. İhtiyaç fazlası her şeyi en kısa sürede dağıtırdı. “ Eğer dünya, Allah katında sivrisineğin kanadı kadar bir değere sahip olsaydı, Allah hiçbir kâfire dünyadan bir yudum su bile içirmezdi. (Tirmizi,Zühd 3) buyuran Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemdir. Allah bu dünyaya ne kadar değer vermişse, O da o kadar değer veriyordu.

Zühd, kelime olarak rağbet etmemek, meyletmemek, yüz çevirmek, terk etmek, değer vermemek anlamında kullanılır.

Dünyaya değersiz ve fani görmeye dünya rahatını ahiret için terk etmeye zühd denir. Haramı terk, avamın; helalin fazlasını terk havasın; Allah’ı tevekkülden uzaklaştıran her şeyi terk ise ariflerin zühdüdür, diye güzel bir zühd tanımı vardır.

Konuyu özetleyen bir hadisle konumuzu tamamlayalım: “ Her kimin kaygısı ahiret olursa, Allah onun zenginliğini kalbine koyar, işlerini dağınık olmaktan kurtarır ve dünya ona boyun eğerek gelir. Her kimin kaygısı da dünya olursa; Allah onun fakirliğini gözleri önüne koyar, iki yakasını bir araya getirmez. Dünyadan da o kimseye mukadder olan gelir.”(Tirmizi, Kıyame 30) buyuran Allah Rasulü dünyaya aldananların hüsrandan kurtulamayacağını ifade ediyor. Örneğini Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemden alan, başta dört halife olmak üzere sahabeler de zahidlikte birbirleriyle yarışmışlar, dünya-ahiret dengesini ahiret lehine çeviren canlı örnekler olmuşlardır.

Cenab-ı hak bizleri dünyayı sermaye yaparak ahreti kazanan, cennette Rasulullahla komşu olan, Cemalullahı seyredenlerden eylesin. Âmin.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr