Mart 2010 Nuri ERCAN A- A+
A- A+

Pratik Ateizm

Ateizm felsefenin bir konusu olarak, daha ziyade ilahiyat fakültelerinden sohbet halkalarına yayılan bir kavramdır. Batı’nın türettiği bu kelime “tanrı tanımazlık” anlamına gelir. Dinî literatürde bu kelimeyi anlam bakımından "ilhad" terimi karşılamaktadır. Ancak, bu gün ilhad kelimesi nerdeyse konunun muhataplarını anlatmak için bile kullanılmaz durumdadır. Ateizm kelimesinin ifade ettiği anlam keskinliği inananları da bu kelimeyi sıkça kullanmaya itmiş olabilir. Kelimenin teorik anlamı kalbinde az çok iman bulunan hiçbir kimse tarafında kabul edilmez. Fakat ihtiva ettiği anlamların birçoğu unutulur. Bu anlamların birisi de pratik olarak, “tanrı tanımazlık” tır. Kendi dilimize çevirirsek, Allah’a muhtaç olmadan, O’nu hesaba katmadan yaşamaya çalışmaktır.

İslâm inancının sonuçlarından biri de inandığını yaşama olgusudur. İmânın sonucu ameldir. İman ve amel birbirinden ayrılmaz bir bütünü teşkil ettiği sürece Müslümanlıktan bahsedilebilir. İslâm Tarihinin hiçbir döneminde sadece inandığını söyleyip uygulama zahmetine katlanmayan müminlerden bahsedilemez. Meselâ bu gün örneklerine iyice alıştığımız gibi, namaz kılmadığı halde Müslüman olduğun ifade den Müslümanlara rastlanmaz.

Dünya hayatına aşırı rağbet ve cehaletin bir sonucu olarak, insanlar Rableri tarafından kendilerine sunulan hayat nizamlarını ihmal etmektedirler. Çeşitli saikler ve insan nefsini her şeyin üstüne çıkarma

gayretleri Din’in baş tacı edilmesi yerine, Ateizmin pratik uygulamalarını geçerli hale getirmektedir.

Ortalama bir vatandaşımız, günlük hayatında Allah’ı tefekkür etme ihtiyacını hissetmez bir duruma getirilmiş olduğu bir gerçektir. Tarz-ı hayatında kendisine emanet olarak tevdi edilen bedenini yaşatabilmek için nasıl davranacağını, hangi esaslara hareket edeceğini bilemez durumdadır.

Rızık temin etmede, yemede-içmede sahih geleneklerin dışında ölçü aldığı esaslar, Allah’ın ölçülerine dayanmamaktadır. Sahih geleneklerin günlük hayattaki uygulamaları ise bilnçsizcedir. Onların nerden geldiği ve ne ifade ettiği merak konusu olmaktan çıkmıştır.

Çağdaş düşünce kalıpları içerisinde sunulan “insanın her şey” olduğu düşüncesi iyi bir dinî eğitim almamış insanları Allah’a muhtaç olmama fikrine sürüklemektedir. Bunun sonucu olarak muamelelerde Allah’tan yardım dileme ve Allah korkusu,Allah'tan çekinme hisleri ortadan kalkmaktadır.

Diğer taraftan bütün dünyayı saran refah içerisinde hayat sürdürme fikri, insanların bütün hayatı boyunca ulaşabilecekleri yegâne hedef olarak benimsenmektedir. Bu hedefi gerçekleştirmek tahkik derecesine ulaşamamış imân sahiplerini de etkilemektedir. Hedefi ahirete uzanamayan kişilerin bütün yapıp ettikleri bu hedefi gerçekleştirmeye yöneliktir. Araya girecek bütün engeller aşılmalıdır. Engelleri aşarken metotların ilahi olması ya da olmamamsı refahı hedefleyenler için hiç önemli değildir. Kendilerine göre büyük sıkıntılarla refaha ulaşan insanlar, bütün insanlığın elde etmeye uğraştığı bir nimete ulaşmanın şımarıklığına saplanırlar. Şımarıklık mütevazılığı yok eder ve bu tip kişiler, her şeyi kendi çabaları ile elde ettiğine inanır hale gelir. Bu arada, böylece her şeyin Sahibinin unutulmuş olduğu gerçeği bilinmez.

Mümin insanın, imânının köklerini ve temel esaslarını araştırmak zorundadır. İnanç maddelerini iyice tetkik etmeyenleri bekleyen en önemli tehlike, yanlış inanç malzemelerine sıkıca sarılmaktır. Bu şekilde kişiler birbirine zıt iki ayrı inanca sahip olduklarını tahmin edemezler. Zaman zaman inançlar bir birleri ile çelişir. Bu vasıflara sahip kişinin beyninde fırtınalar kopar. Neticede Allah’ın razı olmadığı bir tercihle, Allah’ı hızla unutmaya ve Allah’la bağlarını koparmaya doğru yol alır. İşin garip tarafı, bu sonca ulaşmış kişilerin hala Allah’a inandığın düşünüyor olmalarıdır.

İslâm’ın tasavvur ettiği Allah inancından sapmak da pratik Ateizmi doğurur. Memleketimizde tedavüle sokulan birçok düşünce ürünlerinin ana kaynağı Batı Felsefesinden neşet eden tanrı tasavvuru maalesef birçok kesim tarafından âlemlerin Rabbi olan Allah’a reva görülmektedir. Bu tasavvura göre: Yarattıktan sonra bir kenara çekilmiş, hiçbir şeye karışmayan, azap etmeyecek olan sadece sevgiden ibaret olan bir Allah söz konusudur(hâşâ ve kellâ). Böyle bir Allah düşüncesi tam da pratik ateizme denk gelmektedir.

**

Kûşe-i Tebessüm

İnşallah Hanım İnşallah!

Vatandaşın birisi, bir akşam hanımına; Yarın yağmur olursa; değirmene, hava iyi olursa çifte gideceğim! Dedi.

Hanımı; İnşallah! De, dedi. Adam bir an gaflete kapıldı ve ”Bunun inşallahı maşallahı mı olur?” Hava, ya yağmurlu olur! Veya olmaz! Diyerek sert çıktı.

Hanımı: Olsun yine de sen inşallah de! Üçüncü bir şey de olabilir! Diyerek cevap verdi.

Sabah’ın ilk şafaklarında adamın evinin kapısı hızlı çalındı, kapıda iki atlı! Atlılar “Falanca köyün yolu nerede” diye sordular adam iyi tarif edemeyince adama birkaç kamçı indirdiler ve ”Düş önümüze!”dediler. Onu götürüp ta yatsı vaktine kadar köy köy gezdirdiler.

Gece yarısı adam eve geldi. Evin kapısını çaldı; hanımı sordu:

-Kim o?

Adam inşallah benim! Aç hanım aç! İnşallah benim! Diye mırıldanıyordu.

**

Hikmet Damlaları

“Allah için amel işleyin, mideniz için değil… Fazlalık olan dünyalıklardan sakının. Fazla olan dünyalıklar Allah katından bir cezadır. Gökteki şu kuşlara bir bakın; sabahleyin çıkar akşamleyin geri dönerler. Yanlarında rızk namına bir şeyleri yoktur. Ne ziraat yapar ne de hasat ederler ama Allah onları rızıklandırır. Eğer, “Bizim midelerimiz onların midelerinden daha büyüktür.”diyecek olursanız; o zaman şu vahşi sığır, merkep ve diğer hayvanlara bakın.Onlar da sabah çıkıp akşam döndüklerinde yanlarında rızık namına bir şeyleri yoktur.ekin ekip hasat da yapmazlar,fakat Allah,onları da rızıklandırır…

Hz. İsa (a.s)

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr