Ekim 2011 Fatih YILMAZ A- A+
A- A+

MÜ’MİN MÜNKİR FARKI

Ne kadar kapalı ve gizli olursa olsun Yüce Allah her şeyi bilir ve kuşatır. O halde mü’minin sinesinin selim olması; biri için gönlünde kin, kıskançlık ve düşmanlık gizlenmemesi gerekir. Mü’min, nimet anında şükreder, sıkıntı anında sabreder. Allah’ın nimetinden ümidini kesmez ve gece gündüz o nimeti elde etmek için itaat ve istiğfarla O’na sığınır.

Fakat kâfir ise böyle değildir. Rabbine karşı güveni yoktur. Şükretmezler ve O’na itaat da etmezler ve sevinmede aşırı giderler. Eğer hoşlanmadıkları en basit bir şey başlarına gelirse sabırsızlığa düşerler. Nimetleri veren Allah’ı inkâra kalkışırlar ve bağışlanma dileğinde bulunarak O’na sığınmazlar.

“Körle gören bir değildir.”  (Fatır, 19)

Bu ifade kâfir ve mü’min için benzetmedir. Kuşkusuz mü’min, kurtuluş yolunu görüp o yola giren kimsedir. Kâfir ise basiretten mahrumdur. Aksine kâfir, hakkı idrak eden körden daha kötü bir durumdadır.

“Karanlıklarla aydınlıkta(Fatır, 20)

Bu batıl ve hak için bir benzetmedir. Kâfir; küfür, şirk, cehalet, isyan ve batıl karanlığı içinde bulunmaktadır. Sağını ve solunu göremez ve felaketlerden hiçbir şekilde kurtulması beklenmez.

Mü’min ise, tevhid, ihlâs, ilim ve itaat aydınlığı içinde bulunmaktadır. Nereye giderse elinde nurdan kandiller vardır.

“Dirilerle ölüler bir değildir.”  (Fatır, 22)

Bu da mü’minler ve kâfirler için daha belirgin bir benzetmedir. Burada benzetme yönü şudur: Mü’min hayatından yararlanan kimsedir. Çünkü onun dışı zikir, içi de fikirdir. Kâfir de tam tersi dışı atıl, içi batıdır.

Mü’min, kıyamet gününden ve azabından sakınmalı, inkârdan imana, şüpheliden şüphesize, kibirden tevazua, batıldan hakka, ölümden ölümsüze, şirkten tevhid inancına ve riyadan ihlâsa yönelmelidir.

Hz. Ali’ye  “Mü’minin alameti nedir?” diye sorulmuş, o da şu dört şeydir demiştir:

 “Kalbini kibirden ve düşmanlıktan temizlemesi, dilini yalandan ve gıybetten temizlemesi, kalbini gösteriş ve riyadan arındırması, midesini de haramdan ve şüpheli şeylerden temiz tutması.

Ey iman edenler, hep birden sulh ve selamete girin. Şeytanın adımlarına uymayın; çünkü o, sizin apaçık düşmanınızdır.”       (Bakara, 209)

Cenab-ı Allah, mü’minleri kaffeten selamete davet ederken, şeytanın izine uymaktan da nehyediyor.

Gerçekten meydanda iki yol vardır: Ya bilumum selamete girmek… Yahut da şeytanın izine tabi olmak… Ya hidayet, ya dalalet… Ya İslam, ya cahiliyet… Ya Allah’ın yolu, ya şeytanın yolu… Ya Allah’ın hidayeti, ya şeytanın sapıklığı. Böyle kati bir halde, elbette Müslüman kendi durumunu idrak etmelidir. Çeşitli yolların ortasında, çeşitli yönlerin arasında tereddüde düşüp, kararsızlığa dalıp, şaşmamalıdır…

Mü’min için meydanda birkaç yol yoktur ki, onlardan birisini seçsin yahut da birbirine karıştırsın. Asla… Kim tamamen selamete girmemişse, kim kendisini Allah’ın şeriatının kumandasına teslim etmemişse, kim yabancı düşüncelerden, yabancı nizamlardan, yabancı prensiplerden tecerrüt etmemişse şüphesiz ki o, şeytanın yolundadır, şeytanın izinde yürümektedir. Şeytanın adımını takip etmektedir.

Meydanda, ortada kalan bir yol yoktur. Şunun bunun arasında bir sistem de yoktur. Yarısı şuradan, yarısı buradan derlenmiş bir prensip de mevcut değildir. Meydanda sadece Hak ve batıl vardır… Hidayet veya dalalet vardır… İslam veya cahiliyet vardır… Allah’ın nizamı veya şeytanın tuzağı vardır. Allah Sübhanehu ve Teâlâ mü’minleri bilumum selamete davet ediyor. İkinci olarak da şeytanın adımına uymaktan men ediyor. Onlara, vicdan ve şuurlarını coşturarak şeytanın düşmanlığını hatırlatıyor…

Gafillerden başka kimsenin gafil olmayacağı şeytanın apaçık düşmanlığını. Gafletle iman asla birleşmez!.. (İbn-i Kesir, c.3, s. 814)

Andolsun ki sizi (babalarınızın sulbünde) yarattık, sonra da (analarınızın rahminden size suret verdik. Yahut evvela ruhları yarattık. Sonra atanız Hz. Adem’i tasvir ettik) sonra da secde edin, de (ye emir ver) dik. İblis müstesna (melekler) hemen secde ettiler. (Fakat İblis dayattı) secde edicilerden olmadı.” (el-A’raf, 11)

İnsan Şeytanlar: Şeytan aleyhi lainin bu dünyada kendisine hizmet eden ve hiçbir zaman emrinden çıkmayan avaneleri, yardımcıları vardır. Bunlar insan olarak bilinir ama şeytanı aratmayacak kadar şeditlerdir. Allah’ın haram saydıklarını fütursuzca işlerler. Kaliteli insanları da kendi hallerine bırakmazlar, devamlı onları kötülüğe sevk etmeye çalışırlar. İman ve iradesi zayıf olanlar, bunların tuzaklarına kolayca düşerler.

Aslında şeytanın ve şeytanlaşmış insanların yaptırım güçleri yoktur. Onlar sadece aldatır. Onların aldatma, tuzağa düşürme marifetleri vardır. Ne ile bu emellerine ulaşıyorlar? Sayılamayacak kadar çok şeylerle. Mesela; parayla, kadınla, aşırı dünya sevgisiyle, makamla ve mevkiyle… Kısacası nefse hoş gelen Allah’ın yasaklamış olduğu her türlü fiil ve davranışlarla insana tebelleş olurlar. İman ve iradesine hâkim olan kâmil mü’min bu tuzaklara kolay kolay düşmez.

"Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenler içinden herhangi bir gruba itaat edecek olursanız, sizi imanınızdan sonra döndürüp kâfir yaparlar!" (Al-i îmran, 100)

İmam Gazalî, insanı şaşırtacak, Müslümanı olumsuz yönde etkileyecek nefis, şeytan, dünya ve öteki insanlar olmak üzere dört düşmanın bulunduğunu belirtmektedir. Bunlara karşı sürekli bir teyakkuz halinde bulunmak gerektiğini söylemeye hacet var mıdır?

Dünyanın giderek küçüldüğü, insanlar arasındaki ilişkilerin iyice giriftleştiği günümüzde Müslüman, gönül safiyetini ve iman nezahet ve sadakatini koruyabilmek için sınır bekçilerinin uyanıklığına eş, fevkalade bir teyakkuz haline mecbur bulunmaktadır. Atalarımız ne güzel ifade etmişler: "Su uyur, düşman uyumaz." İman düşmanları ise, hiç mi hiç uyumaz. Şeytan gibi dört bir yandan sokulup şaşırtmak isterler. Hedefleri ise Allah’a en çok yaklaşan takva sahipleridir. Ötekilerini zaten kolayca elde etmişlerdir. Vasıflı insanları elde edebilmek, amellerini boşa çıkarmak için yapamayacakları hile ve desise yoktur. Onun için Müslüman daima teyakkuz halinde olacak ve imanına musallat olacak şeytan ve avanelerine fırsat vermeyecektir.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr