Haziran 2024 Mehmet ŞENTÜRK A- A+
A- A+

KAPAK- Asrı Saadetten İki Örnek

MUS‘AB B. UMEYR radıyallahu anh

Mus‘ab b. Umeyr (r.a.), zengin bir ailenin çocuğu olarak Mekke’de dünyaya geldi. Mekke’nin nüfuz sahibi kabilelerinden Abdüddaroğullarına mensup olan Mus‘ab b. Umeyr’in babası, Umeyr b. Haşim’dir. Annesi Hunnas bint Malik b. el-Mudarrib’dir. İkisi kız olmak üzere yedi kardeştir. Kaynaklarımızda orta boylu, güzel yüzlü, nazik, ince, tatlı bir adam olarak anlatılan Mus‘ab b. Umeyr (r.a.) son derece varlıklı bir ailede büyümüştü.

Annesi ve babası tarafından çok sevilmiş, bir dediği iki edilmemişti. Bilhassa zengin bir hanım olan annesi; Mus‘ab’a çok düşkündü ve ona en şık elbiseleri giydirirdi. Mekke’deki hiçbir genç onun kadar ailesinden ilgi görmemişti. Son derece gösterişli, müreffeh bir hayat yaşayan Mus‘ab; en özel yemekleri yer, pahalı kıyafetler giyer, güzel kokular sürünürdü. Mus‘ab b. Umeyr (r.a.) akranları arasında belki de en zengin gençti. Hz. Peygamber (s.a.v.) onun için: “Mekke’de Mus‘ab’dan daha bakımlı, ondan daha çok nimet ve refah içinde bulunan başka kimseyi görmedim.” buyurmuştur.

Mus‘ab b. Umeyr’in (r.a.) mensubu olduğu Abdüddaroğulları ile Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kabilesi olan Haşimoğulları arasında cahiliye döneminden beri süren bir husumet vardı. Bu düşmanlık İslam tebliğinde de devam etmişti. Ancak Mus‘ab b. Umeyr, kabilesinin aksine genç yaşta İslam ile şereflenenlerden olmuştu. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Darü’l Erkam’da İslam’ı anlattığını öğrenince yeni dini merak ederek onun yanına gitti. Allah Rasûlü’nün (s.a.v.) onu Hak dine davet etmesi üzerine, İslam’ı kabul ederek Müslüman oldu.

Mus‘ab b. Umeyr (r.a.), kabilesinin tepkisinden çekindiği için bir süre kavminden ve ailesinden Müslüman olduğunu gizledi. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yanına gizlice gidiyor, ibadetlerini gizlice yapıyordu. Ancak daha sonra kabilesinden Osman b. Talha onu namaz kılarken gördü ve ailesine Müslüman olduğunu bildirdi. Bu olay akabinde Mus‘ab b. Umeyr (r.a.) için zor dönem başlamıştı. Ailesi onu dininden döndürmek için fiziksel ve psikolojik şiddete başvurmuşlar; Mus‘ab’ı hapsetmiş, maddi imkânlarından onu mahrum etmişlerdi.

Mus‘ab b. Umeyr (r.a.) dinine öylesine bağlıydı ki İslamiyet’i seçtikten sonra tüm bunları elinin tersiyle itebilmişti. Zira o Müslüman olduktan sonra annesi tarafından İslam’dan dönmesi için çeşitli baskılara maruz bırakılmış, tüm mal varlığından mahrum edilmiş, fiziksel ve psikolojik olarak şiddet görmüştür. Dinini daha rahat yaşayabilmek için ailesini ve memleketini terk ederek Habeşistan’a hicret etmişti.

Müşriklerin Müslümanlar üzerindeki baskılarını azalttıkları ve İslam’a teveccüh etmeye başladıkları şayiaları üzerine Habeşistan’a hicret eden Müslümanlar tekrar yurtlarına, Mekke’ye dönmeye başlamışlardı. Mekke’ye dönenler arasında Mus‘ab b. Umeyr (r.a.) de vardı. Mus‘ab şehre, Nadr b. el-Hâris el-Kelede’nin himayesinde girmişti. Ancak haberlerin asılsız olduğu ortaya çıkınca Mus‘ab b. Umeyr Habeşistan’a geri dönmek zorunda kalmıştı. Mus‘ab b. Umeyr’in Habeşistan’a hicreti onu epey değiştirmişti. Mekke’ye döndüğünde son derece bitap düşmüş, yıpranmıştı. Onun bu halini gören annesi, dinine olan bağlılığını anlamış ve artık ona baskı yapmaktan vazgeçmişti.

Mekke’nin en yakışıklı gençlerinden biri olan Mus‘ab b. Umeyr, güzel bir hanım olduğu söylenen Hamne bint Cahş b. Riyab ile evlendi. Mus‘ab b. Umeyr’in yalnızca Zeyneb adında bir kızı vardı.

İkinci Akabe Biatı’nın ardından Hz. Peygamber (s.a.v.), Mus‘ab b. Umeyr’i (r.a.) İslam dinini anlatması ve Kur’an-ı Kerim’i öğretmesi için Medine’ye gönderdi. Medine’deki eğitim faaliyeti için de onca sahabî arasından Mus‘ab b. Umeyr’in (r.a.) seçilmesi rastgele bir karar olmamıştı. Her konuda liyakatle davranan Hz. Peygamber (s.a.v.), Mus‘ab’da (r.a.) bu iş için uygun birtakım hasletler görmüş ve onu vazifelendirmişti.

Mus‘ab b. Umeyr’in (r.a.) gerçekleştirdiği başarılı tebliğ faaliyetlerinin neticesinde kabile reisleri olan Useyd ve Sa’d’ın Müslüman olması kabilelerinin de toplu olarak İslam’ı benimsemelerini sağladı. Böylelikle Medine’de İslam ciddi bir müntesip edinmiş oldu. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) rahle-i tedrisinden geçmiş olan Mus‘ab b. Umeyr, tıpkı Allah Rasûlü (s.a.v.) gibi tebliğde toplumun sosyokültürel yapısını göz ardı etmemiş ve çözüm odaklı olmuştur.

Mus‘ab b. Umeyr’in (r.a.) Allah’a (c.c.) ve Rasûlü’ne (s.a.v.) olan sevgisi ve bağlılığı o kadardı ki; öz annesinden bir yıl boyunca ayrı kalmış olmasına rağmen Medine’den geldiğinde önce Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yanına uğramış, O’nu görmüştü.

Bedir Savaşı’nda Hz. Peygamber (s.a.v.) muhacirlerin sancağını taşıma görevini Benî Abdüddar’dan olan Mus‘ab b. Umeyr’e vermişti. Uhud Gazvesinde okçuların Hz. Peygamber’in emrine uymayarak yerlerinden ayrılmaları ile savaş, müşriklerin lehine dönmeye başlamıştı. Bir grup sahabi canları pahasına Allah Rasûlü’nün (s.a.v.) etrafında bir halka oluşturarak onu korumaya aldılar. Mus‘ab b. Umeyr de canını ortaya koymuş, Allah Rasûlü’nü (s.a.v.) korumaya çalışıyordu.

Müşriklerden İbn Kamie, Mus‘ab b. Umeyr’i Hz. Peygamber (s.a.v.) zannederek ona yönelmişti. Önce Mus‘ab’ın sağ eline vurarak elini kesti. Bunun üzerine Mus‘ab b. Umeyr (r.a.): “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir.” mealindeki ayet-i kerimeyi okudu ve sancağı sol eline aldı. Sol eli de kesilince bu sefer sancağı düşürmemek için onu göğsüne bastırdı ve yine aynı ayet-i kerimeyi okudu. İki eli de kesilen Mus‘ab b. Umeyr (r.a.), İbn Kamie’nin son mızrak darbesiyle şehit düştü.

Şehit edildiğinde 40 veya 40 yaşından biraz daha fazlaydı. Mus‘ab b. Umeyr defnedilirken üzerini örtecek bir örtü dahi bulunamamıştı, açıkta kalan ayakları izhîr otu denilen bir ot ile kapatılmıştı. Allah Rasûlü (s.a.v.), Mus‘ab b. Umeyr’in naaşının üzerinde durdu ve: “Müminlerden öyle adamlar vardır ki Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiş (şehit olmuş), bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedirler. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” mealindeki ayet-i kerimeyi okudu.

Bir zamanlar en güzel kıyafetleri giyen, en güzel yemekleri yiyen, refah içerisinde yaşayan Mus‘ab b. Umeyr, şehit düştüğünde defnedileceği bir bez parçasına dahi muhtaç kalmıştı. Allah (c.c.) için, Rasûlü (s.a.v.) için annesinden, kardeşinden, malından vazgeçen Mus‘ab b. Umeyr (r.a.), sonunda canından da geçmiş ve şehadet şerbetinden içerek makamların en yücesine ulaşmıştı.

 

SELMAN-I FARİSÎ radıyallahu anh

Selman-ı Farisî (r.a.), İranlılardan ilk Müslümandı. O, İslam’la şereflenince Selman adını aldı, eski adı Mabih idi. Babası, Büd veya Budehşan adında bir mecusî olup köyün beyi, ağasıydı. Çocuğunu da mecusilikte yetiştirmişti. Selman, önce Hıristiyanlığı araştırdı. Mecûsilikten daha iyi olduğunu düşündü. Bir rahibin son peygamberin Arabistan’da yeşillikli bir bölgede zuhur edeceğine dair işaretlerin olduğunu söylemesi üzerine meşakkatli yollarla Arabistan’a gitti.

Son dine ulaşma ve son peygamberi görme aşkı onu her türlü zulme razı etti. Diyar diyar dolaştı. Köle olarak bir yahudiye satıldı. Buna rağmen o azminden, sabrından hiçbir şey yitirmedi. Hz. Peygamberimizin Medine’ye ulaştığını öğrenince sonunda aradığı nura kavuştu, o sevgiliye ulaştı.

Ahir zaman nebisinin nur yüzünü ve peygamberlik alâmetlerini dünya gözüyle gördü. Kendini O’na teslim etti. İslâm'la şereflenerek yeni bir hayata başladı. O, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den hiç ayrılmak istemedi. Allah'ın habibinin nur cemalini görüp de O’ndan ayrı kalmak onun için ne kadar zordu... Ama kader bu... Henüz hür değildi. Belki bir müddet daha hasret çekecekti.

Bu arada o, fırsatını buldukça Efendimizin yanına koşuyor, sohbetinde bulunuyordu. İslâm güneşi etrafı aydınlatıyor, Müslümanlar çoğalıyordu. İnananlarla inanmayanlar arasında savaşlar dahi başlamıştı. O ise daha esaret zincirinden kurtulamamıştı. Bedir, Uhud Gazvelerine de bu sebepten katılamamıştı. İçin için kavruluyordu. Bu esaretten kurtulacağı, İslâm için çarpışacağı günleri bekliyordu.

Bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi (s.a.s.) ziyarete gelmişti. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) ona "Selman kendini mükâtebeye bağla. Kölelikten kurtar" buyurdu. Selman (r. a.) işareti alır almaz derhal sahibine koştu ve teklifi götürdü. 300 hurma ağacı dikmek ve kırk okka altın vermek şartıyla onunla anlaştı. Durumu Efendimize bildirince Fahr-ı Kainat sallallahu aleyhi ve sellem ashabına "Şu kardeşinize yardım ediniz" buyurdu. Efendimizin teşviki ve sahabetlerin yardımıyla hürriyetine kavuşması için gerekenler yerine getirildi ve özgürlüğüne kavuştu.

Selman-ı Fârisi (r.a.) kısa zamanda ashabın sevgilisi, Resûlullah'ın (s.a.s) gözdesi oldu. O, Hendek savaşının tek yıldızıydı. Hendek kazma teklifi ondan geldi? Bu savaşta o, bütün maharet ve becerisini gayret ve hizmetini gösterdi. Bu yüzden ona “Selmanül Hayr” lakabı verildi. Bu durumu gören iki Cihan Güneşi Efendimiz (s.a.s.) "Selman bizdendir. Ehl-i Beyt'tendir." buyurarak hem ashabın arası telif edilmiş oldu hem de Selman'a (s.a.s.) iltifat ederek kendi ailesine dâhil edildiğini duyurdu.

Bir gün Sa'd İbni Ebi Vakkas (r.a.) ona, nesebini sordu. O da: "İslâm'a dâhil olduktan sonra neseb aramam. Lâkin ben Selman İbni İslâm'ım." dedi. Hz. Ömer de (r.a.) Selman'ı (r.a.) destekleyerek "Ben de Ömer İbni İslâm'ım." dedi.

O son derece sâde ve zâhidâne yaşadı. Ömrü boyunca bir yolcuya yetecek kadar dünyalığı kendine kâfi gördü. Evlendiği gece odasının süslendiğini görünce "Resûlullah bana, dünyadaki eşyan bir yolcunun azığı kadar olsun." buyurdu diyerek eve girmedi. Süs eşyaları kaldırıldı da öyle girdi. Aynı tavrı ölüm döşeğinde de gösterdi. Ziyarete gelenlere hem sevinir hem de ağlardı. Ağlayışını şöyle izah ederdi:

“Dünyadan ayrılıp ölümden korktuğum için ağlamıyorum. Resûlullah'ın tavsiyesine uyamadığım için ağlıyorum. O bana, dünyadan ayrılırken sermayeniz bir yolcunun azığından fazla olmasın, buyurmuştu. İşte buna ağlıyorum.” derdi. Hâlbuki o vefat ettiğinde geriye bir leğen bir kap bir de abdest ibriği bıraktı. Hepsine 15-20 dirhem kıymet biçildi.

Rabbim bizleri şefaatlerine mazhar eylesin…

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr