KAPAK -Allah’a Sığınırım
Ekim 2021 Sinan GÜN A- A+
A- A+

KAPAK -Allah’a Sığınırım

Euzu çekmek, herhangi bir işe başlarken veya herhangi bir münasebetle "Euzu billahi mine'ş-Şeytani'r-racîm" yani "Kovulmuş (iyilikten uzaklaştırılarak, lânetlenmiş) olan şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım" cümlesini söylemektir. Bir terim olarak “İstiâze” şeklinde ifade edilir. İstiâze "sığınma, korunma talep etme, yardım ve himaye isteme" demektir. Gizli ya da açık maddi ya da manevi bilinen ya da bilinmeyen bütün zararlara karşı dua ederek Allah'tan yardım dilemek, O'na sığınmaktır. Kur’an-ı Kerim’de on yedi yerde geçmektedir.

Bütün peygamberlerin duasında peygamberlik mertebesine rağmen her şartta Allah’a sığınma vardır. Bu o kadar mühim bir şey ki, Allah Resulü (s.a.v) namaz ve abdesti öğretir gibi Allah’a sığınmayı da öğretiyor. Çünkü tabii bir ihtiyaç olan sığınmanın doğru yere, doğru bir şekilde yapılmasını istiyor. Bir fenalık akla veya başa geldiğinde hemen Allah'a sığınmak gerekiyor. Bunun için Euzu billahi mineşşeytanir raciiym, Estaizu billahi mineşşeytanir raciiym, maazallah, neuzubillah ibareleri kullanılır. Aynı kökten gelen ‘’taavvüz’’ de sığınma anlamındadır.

İstiazede üç öğe vardır; sığınan, kendisine sığınılan ve kendisinden sığınılan. Burada sığınan bütün mahlûkattır. Herkes bir yere veya bir şeye sığınıyor. Sığınmayan insan yok. Allah’a sığın(a)mayanlar da sığınmak için kendilerine başka yer ve yönler buluyorlar. “İnsana sığınma ölür, ağaca sığınma kurur” demiş ecdadımız. Sığınılacak tek makam Allah’tır. Gerisi insanoğlu için kocaman bir pişmanlıktır.

Sığınma ihtiyacımızın olduğunu kabullenmek hiç aciz olmayan Allah’ın kudretini kabullenmektir. Bu da bizi yaratılış amacımız olan kulluk ve ibadet şuuruna ulaştırır. Kur'an ve Sünnet'ten öğrendiğimize göre anlam yönüyle istiaze, imanı ve onun gereği olan salih amelleri de kapsayan bir terimdir. Tevhidi yönüne baktığımızda ise kelime-i tevhitteki ‘’la ilahe’’ istiaze ile paralellik arz eder. Ardından gelen besmele de ‘’illallah’’ demektir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Kur'an oku(mak iste)diğin zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın" (Nahl, 98) Bırakın herhangi bir işi veya kötü bir vaziyeti, bildiğimiz en hayırlı ve güzel uğraşlardan biri olan Kur'an okumaya başlarken bile Allah’a sığınmamız isteniyor. Bizim için bir feyz kaynağı olan Kur'an'ı okurken hem aklımızda bir tereddüt kalmaması hem de dilimiz ile okuduğumuz Kur'an'ı kalbimiz ile de takip ve tasdik etmek için Kur'an okumaya başlarken dahi 'Euzu Besmele' emrediliyor.

Kur'an, Allah’ın insanlara gönderdiği talimattır. Şeytan aleyhillane Kur'an okuyan kişiyi Kur'an'ı anlamaktan, doğru yorumlamaktan ve onunla amel etmekten vazgeçirmek için var gücüyle çabalar. Kalbine vesvese sokarak Kur'an üzerine düşünmekten onu alıkoymaya çalışır. Kur'an okumaya istiaze ile başlayarak; Kur'an'ı yanlış anlamaktan, yanlış yorumlamaktan, Kur'an'ın iniş gayesi dışında bir okumaya sevk edecek her türlü şeytani düşünce ve akımdan Allah’a sığınıyoruz.

Euzu ile öyle bir hale giriyoruz ki dilimizden dökülen sığınma ifadeleri bizi, yaratanın himayesi ile Kur'an iklimine sokuyor. Okurken düşünmemizi, ibretler almamızı, en önemlisi de onu hayata aktarmamızı sağlayarak Kur'an'ı yaşatıyor. Esasen namaz için abdest neyse Kur'an için de istiaze odur. Kur'an insanlar için en önemli hidayet kaynağı iken Kur'an ile meşgul olan müsteşrikler, şarkiyatçılar, araştırmacılar Kur’an ile uğraşıp da neden Müslüman olamıyorlar? Çünkü çok kuvvetli ön yargıları var, çünkü o niyetle bakmıyorlar ve en önemlisi de Allah’a sığınmıyorlar. Allah’ın yüceliğine yakışır bir sığınma ile okunan Kur'an hem okuyana hem de dinleyene fayda verir. Allah Resulünün ‘’Öyle Kur'an okuyanlar vardır ki okudukları boğazından aşağı inmez.’’ demesi de bununla bağlantılıdır. Sadece okurlar, okuduklarının da kendilerine bir faydası dokunmaz.

Şeytanın şerrinden korunmanın tek yolu şeytanın da Rabbi olan Allah’a sığınmaktır. Köpekten korkup kaçmaya çalışmaktansa sahibine sesimizi duyurmak en güzelidir. Sahibi onu küçük bir işaretle geri çekebilir. Her şeyin olduğu gibi şeytanın da sahibi Allah’tır. İnsanın içindeki düşmanla savaşı, dışındaki düşmanla savaşından daha önemlidir. Bu savaşta ise insanın en büyük silahı euzudur. Euzu boynumuza dolanan şeytanın kemendini kırıp hiç kopmayan Allah’ın ipine sarılmaktır. Şeytandan kurtulmanın özgürlük andıdır. İnsan ve cin şeytanlarıyla kıyasıya mücadelenin zafer parolasıdır.

‘’Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir’’ (Fussilet, 36) buyuruyor Rabbimiz. Bu şekilde bir sığınma ile Allah’a sığınınca da sonucun ne olacağını şu şekilde açıklıyor; ‘’Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hâkimiyeti yoktur. Şeytanın hâkimiyeti ancak onu kendilerine velî edinenler ve onun yüzünden müşrik olanlar üzerinde geçerlidir.’’ (Nahl, 99-100)

Şüphesiz ki peygamber efendimizden (s.a.v) bize çok şey kalmıştır. Peygamberimizden bize kalan en büyük miraslardan birisi de şudur; ‘’Allah kendisine sığınanları yalnız bırakmaz.’’ İnsanın Allah’a sığınmak istemesi, O'na iltica etmesi O'nun gönderdiği esasları baş tacı edeceğini ikrar ve kabul etmesidir. Allah’a sığınmayı reddeden insanların en büyük özelliği kibirli olmalarıdır. Böyle insanlar bir hayat görüşü olan euzu besmeleyi terk ederek dünyayı ilahi vahye göre değil kendi nefislerine göre yorumlamaktadırlar. Ezcümle Allah’tan yana bir tavır ve tercih olan Euzu besmeleyi bırakarak şeytan ve avenelerini seçmiş oluyorlar. Böyle bakınca İstiaze bir hicrettir. Şeytani olan her şeyden rahmani vasıflara yapılan bir hicret. Çünkü şeytandan Allah’a sığınan şeytani özellik ve vasıflardan da Allah’a sığınmış demektir.

Allah’a sığınarak başladığımız Kur'an'ı Muavvizeteyn (sığındıran, koruyan) Sureleri dediğimiz, bize Allah’a sığınmayı öğreten ayetlerle bitiriyoruz. Bu sureler kime, kimden, nasıl sığınacağımızı bize gösteriyor. Kur'an'ı okuyan mümin gönüller iman ile aydınlanırken Felak ve Nas sureleri ile de Allah’a sığınmayı öğreniyor. Rabbimiz Kur’an’ında dünya ve ahirete yönelik her şeyden bahsettikten sonra en sonda bizim kendisine yönelmemizi istiyor. Yani Kur’an’a başlarken ne kadar istiaze bilincine ihtiyaç varsa Kur’an’ı kapatırken de o kadar sığınmaya ihtiyaç vardır. Felakın (sabahın) Rabbine diyerek bunca zulmü ve karanlığı giderip aydınlığı getiren Allah’a sığınıyoruz.

“De ki: Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım." (Felak, 1-5)

“De ki: Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melikine, insanların İlahına sığınırım." (Nas, 1-6)

Kur’an okurken Euzu çektiğimiz gibi hayatın her alanında tuvalete girerken bile (Allahümme innî eûzü bike minel hubsi vel habâis diyerek) euzu çekiyoruz. Televizyonu açıp kapatırken, sokağa ve araca adım atarken, işe başlarken, aşa başlarken… her yerde Allah’a sığınmalıyız. Yani Kur’an okurken gereken sığınma, kitap okurken de gerekir, hem de fazlasıyla. Euzu silahını her an dilimizde ve gönlümüzde taşımalıyız. ‘’Ne zaman şeytandan bir fitleme seni dürtüklerse hemen Allah’a sığın! Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir.’’ (Araf, 200) O halde insan nerede ve ne zaman şeytani bir tahrik ile karşılaşsa hemen Allah’a sığınmalıdır. Bununla beraber vesvese hastalığının ilacı, sıkıntı ve huzursuzluğun çaresi de euzudadır.

Cahillikten, zalimlikten, zulme uğramaktan, nimetten mahrum olmaktan, tembellikten, acizlikten, cimrilikten, borç altında ezilmekten, günahtan, kulak ve gözün şerrinden, fakirlikten, zenginliğin fitne ve şerrinden, faydasız ilimden, korkusuz kalpten, nefisten, kötü ahlaklı olmaktan, her türlü hastalıktan, akıbet korkusundan… hatta Allah’ın azabından da yine Allah’ın rahmet ve mağfiretine sığınıyoruz. Kur’an'ımızda ve Peygamberimizin (s.a.v) uygulamalarında sığınma duaları oldukça fazladır.

“Beni senden koruması için çok esirgeyici olan Allah'a sığınıyorum! Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma)” (Meryem, 18)

“Nuh: Ey Rabbim, senden bilmediğim şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer sen, beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana düşenlerden olurum!" (Hud, 47)

Bir zaman da Musa, kavmine: "Allah size her halde bir inek boğazlamanızı emrediyor." demişti. Onlar: "Bizi eğlence mi ediniyorsun?" demişti. Musa da: "Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım dedi.” (Bakara, 67)

Peygamber (s.a.v) dört şeyden Allah’a sığınırdı: “Faydasız ilimden, itaat etmeyen kalpten, kabul olunmayan duadan, doymayan (aç gözlü) nefisten.” (Ebû Davud, Salât: 367; İbn Mâce, Fedailü’l Kur’an: 18) Başka bir hadiste; “Korkaklıktan, cimrilikten, kalbin kötülüklere kaymasından ve kabir azabından Allah’a sığınırdı.” (Müslim, Mesacid: 25; Ebû Davud, Salât: 184)

Rasûlullah (s.a.v) her namazın sonunda: “Allah’ım! Cimrilikten sana sığınırım, korkaklıktan sana sığınırım, ömrün sonlarında rezil duruma düşmekten sana sığınırım, dünyaya aldanmaktan sana sığınırım, kabir azabından sana sığınırım.” diye Allah’a sığınırdı. (Müslim, Zikir ve Dua: 15; Tirmizî, Dua: 71)

Rasûlullah (s.a.v) şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Fakirlikten sana sığınırım, darlık ve zilletten sana sığınırım, zulüm etmekten ve zulme uğramaktan da sana sığınırım.” (İbn Mâce, Dua: 78; Ebû Davud, Salât: 367) “Allah’ım! Tembellikten, aşırı ihtiyarlıktan, borçtan, günaha girmekten sana sığınırım. Deccal’in şerrinden sana sığınırım. Kabir azabından sana sığınırım, cehennem azabından sana sığınırım.” (Müsned: 6446)

Birçok ayet ve hadisten anlıyoruz ki bu konuda inananların tutumu şöyle olmalıdır: Bir şeyden korktuğumuzda ister maddi, ister manevi, ister ahlaki ve ruhani olsun bunların şerrinden Allah’a sığınmalıyız. Allah’a sığınırken de hâşâ ısmarlama yapar gibi değil, bir kul ve insan olarak elimizden geleni yapıp fiili duamızı da yapmalıyız. Rabbimiz bizi korktuklarımızdan sakınırken veya istediğimiz hayırlara ulaşmaya çabalarken görmelidir. Dilimizin istediklerini halimiz ile de gösterebilmeliyiz. Fakat şeytanla mücadelede başarılı olabilmemiz için hem gerekeni yapmalı hem de Allah’a sığınarak dua etmeliyiz.

Rabbimiz her birimizi bu çetin imtihandan alnının akıyla çıkan, Kur’an ve sünnetin arı duru yolundan ayrılmayan, Müslümanın alamet-i farikalarından birisi olan Euzu besmeleyi hayatının her alanına sokarak daima ve sadece Allah’a dayanıp güvenen muttaki kullarından eylesin.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr