Kadın Erkek İhtilatı
Kur’an ve Sünnet, kadınların ve erkeklerin karışık bulunmalarını yasakladığı gibi, buna vesile olan her şeyi de haram kılar. Bunun Kur’an-ı Kerim’deki delilleri;
1- Allah Teala buyuruyor ki;
“Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Rasûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır.”(Ahzab 33-34)
Allah Azze ve Celle’nin bu emri, bütün mümin ve müslüman kadınları kapsamaktadır. Böylece fesat vesilelerinden uzaklaşarak korunmuş olacaklardır. Zira kadınların ihtiyaç haricinde dışarı çıkmaları, açılıp saçılma ve yabancı erkekle halvet gibi pek çok kötülüklere sebep olabilmektedir.
Sonra kadınlar, kendilerini kötülük ve çirkinliklerden alıkoyacak olan salih ameller işlemekle emrolunuyorlar. Bunlar da, namaz kılmaları, zekât vermeleri, Allah’a ve Rasûlüne itaat etmeleridir.
Bundan sonra da kendilerine hem dünyada hem ahirette faydalı olacak şeylere yönlendiriliyorlar; Kur’an-ı Kerim okumak ve ona tabi olmak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin tertemiz sünnetine sarılmak. İşte bunlar kalbi cilalandırır, pisliklerden temizler, hakka ve doğruya irşat eder.
Allah Azze ve Celle, kadınların evde durmasını emrederken; “veqarne" kelimesini kullanıyor. Bu da demektir ki; kadının evde durmasında nefsi için istikrar, kalbi için rahat, göğsü için inşirah (genişleme) vardır. Evden çıktığında ise, nefsine sıkıntı, kalbine endişe, göğsüne de darlık hâsıl olur.
2- Allah Azze ve Celle buyuruyor ki;
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde) dış örtülerinden (çarşaflarından bir kısmıyla) üzerlerine örtmelerini söyle. Onların tanınıp da incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Ahzab 59)
Kadınlara ihtiyaçları olduğu zaman, kalpleri hastalıklı olanların eziyetlerine maruz kalmamaları için bütün vücutlarını örten bir dış örtüsüyle çıkmaları emrediliyor. Hal böyle olunca, nasıl olur da kadınlar erkeklerin aralarına girer, onlarla ihtilat eder ve ihtiyaçlarını onlara arz ederler? Bu gidişat, hayâlarını kaybetmelerine sebep olur!
3- Allah Azze ve Celle buyuruyor ki;
“(Rasûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.” (Nur 30-31)
Bilinmektedir ki, avret yerlerini çirkinliklerden korumak, ancak onun vesilelerinden uzak durmak ile olur.
Allah celle mümin kadınlara, gözlerini sakınmalarını, avretlerini korumalarını, kendiliğinden görünen yerler dışında zinetlerini göstermemelerini, örtülerini yakalarına salarak, başlarını ve yüzlerini örtmelerini emrediyor. Zira ayette geçen (yaka) başı ve yüzü kapsar.
Şu halde kadın, erkeklerle bir arada bulunursa ve onlarla beraber çalışırsa, gözlerini nasıl sakınacaklar, avretlerini korumaları ve zinetlerini göstermemeleri nasıl mümkün olacaktır?
Kadınlar ile erkeklerin karışık bulunmaları, bahsedilen sakıncalara düşülmesinin bir garantisidir.
İslam, haram kılınan sakıncalara ulaştıran vesileleri de haram kılar. Bu yüzden kadınların erkeklere yumuşak konuşmalarının erkekleri tamaha düşürdüğü için haram kılındığını görürüz.
Allah Azze ve Celle buyuruyor ki:
“Ey peygamber kadınları, siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah’ın buyruğuna karşı gelmekten) korunuyorsanız, sözü yumuşak bir edâ ile söylemeyin ki, kalbinde hastalık bulunan kimse tamah etmesin; güzel, (kuşkudan uzak bir biçimde) söz söyleyin.” (Ahzab 32)
Şurası apaçık olarak bilinmektedir ki; kadın, erkeklerin bulunduğu yerlere girince, mecburen onlarla konuşacak, birbirlerine karşı konuşmalarını inceltecekler, şeytan da geri planda çirkinliği süsleyecek ve güzel gösterecektir.
Şüphesiz insanlar arasında iyisi ve faciri, temizi ve rezili bulunmaktadır. Örtünme ve ihtilattan sakınma, Allah’ın izniyle fitneden alıkoymakta, şehvet hastalıklarından uzaklaştırmakta, kadınların ve erkeklerin kalplerinin temiz kalmasını sağlamakta, itham edilmekten ve suizandan korumaktadır.
4- Allah Azze ve Celle buyurur ki:
“Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır.” (Ahzab 53)
Kadının, dış elbisesiyle yüzünü ve vücudunu örttükten sonra en hayırlı örtüsü, kendisini yabancı erkeklerin görmesinden alıkoyan evidir.
Zaruretsiz Kadın Erkek İhtilatı Caiz Değildir
Bunun sünnetten delilleri şunlardır;
1- Abdullah bin Mes’ud radıyallahu anhtan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Kadın avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan, bakışları ona çevirtir. Kadının Rabbine en yakın olduğu yer, evinin ortasıdır.”
Ulema der ki:
“Hemen anlaşılıveren odur ki; kadın evinde olduğu müddetçe, şeytan, insanlara vesvese vererek tamaha düşüremez. Evinden çıktığında ise hem tamah eder, hem ona tamah edilir. Zira şeytanın en önemli tuzak kapısı kadınlardır.”
2- Ümmü Humeyd es Saidiye radıyallahu anha, Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme gelip der ki;
“Ey Allah’ın Rasulü! Ben seninle beraber namaz kılmak istiyorum.”
Bunun üzerine Rasulullah buyurdu ki:
“Benimle namaz kılmak istediğini biliyorum. Lakin evinin ortasında kıldığın namaz, evinin avlusunda kıldığı namazdan hayırlıdır. Evinin avlusunda kıldığın namaz da, mahalle mescidinde kıldığın namazdan hayırlıdır. Mahalle mescidinde kıldığın namaz ise, senin için benim şu mescidimde kıldığın namazdan hayırlıdır.”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, bu saliha ve takvalı hanım sahabiye daha doğru ve daha hayırlı olanı açıklamış, ona namaz kılabileceği yerleri fazilet sırasına göre saymıştır. Fazileti en az olan yer, evine en uzak olan yerdir. Çünkü evi dışında daha fazla yol yürüyecek ve bakışlara daha çok maruz kalacaktır.
3- Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınların yanına girmekten ve onlarla yalnız kalmaktan sakındırmıştır.
Utbe bin Amir radıyallahu ahtan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
"Sizleri kadınların yanına girmekten sakındırırım." Ensar’dan biri dedi ki;
"Ya Rasulullah! Kocanın akrabalarına ne dersin?" Buyurdu ki;
"Kocanın akrabaları ölüm (gibi kaçınılması gereken bir durum) dur."
İbni Abbas radıyallahu anhümadan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Bir erkek, bir kadın ile yanlarında mahremleri olan bir kimse bulunmadan yalnız kalmasın.”
Amir bin Rabia radıyallahu anhtan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Bir kadınla erkek yalnız kaldığında üçüncüleri şeytan olur."
Bütün tecrübelerden bilinmektedir ki, bu hadislerde sakındırılan kadın erkek ihtilatı, o toplumu fitneye düşürür.
4- Gözleri harama bakmaktan sakındıran hadisler;
Cerir radıyallahu anh der ki;
"Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme aniden (yabancı kadına) bakışın hükmünü sordum; gözümü derhal başka tarafa çevirmemi emretti.”
Büreyde radıyallahu anhtan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ali radıyallahu anha buyurdu ki;
"Ya Ali! Bir bakışına bakış ekleme zira birincisi lehine ise de ikincisi aleyhinedir."
Ümmü Seleme radıyallahu anha der ki;
"Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanındaydım. Yanında Meymune radıyallahu anha da vardı. İbni Ümmü Mektum radıyallahu anh çıkageldi. Bu hicab ayetinden sonra idi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem;
"Haydi, ikiniz de perde arkasına geçin" buyurdu. Dedik ki;
"Ya Rasulullah! O âmâ değil mi? Bizi ne görür, ne tanır?" Buyurdu ki,
"Siz de mi körsünüz? Onu görmüyor musunuz?"
Hz. Aişe radıyallahu anha âmâdan örtünürdü. Ona; “O âmâdır seni görmez” denilince;
“Lakin ben onu görüyorum” demiştir.
Sahabeler, şer’î delillerin zaruretsiz kadın erkek ihtilatını haram kıldığını bildikleri için, bundan sakındırmış ve engel olmuşlardır;
1- Azatlı bir cariyesi, Aişe radıyallahu anhanın yanına girmiş ve demiştir ki;
“Ey müminlerin annesi! Beyt’i yedi defa tavaf ettim ve Rükn’ü iki ya da üç kez selamladım.”
Aişe radıyallahu anha ona dedi ki:
“Allah sana karşılık vermesin! Allah sana karşılık vermesin! Erkeklerin arasına mı girdin? Tekbir getirip geçemez miydin?”
2- Ömer radıyallahu anh erkeklerin mescide kadınlara ayrılmış kapılardan girmesini yasaklardı.
3- İbni Cürayc, Atâ’dan naklediyor;
“İbni Hişam kadınları erkeklerle beraber tavaf etmekten men edince denildi ki:
“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin kadınları erkeklerle beraber tavaf ettiği halde onları bundan nasıl alıkoyarsın?” dedi ki; “Bunu hicap emrinden önce mi, yoksa sonra mı yapıyorlardı?”
“Ben onlara ancak hicap emrinden sonra yetiştim.”
“Peki, erkeklerle kadınlar nasıl karışıyorlardı?”
“Karışmıyorlardı. Aişe radıyallahu anha erkekler arasına karışmadan, ayrı şekilde tavaf ediyordu.”
Bu haber gösteriyor ki, İslam’ın ilk yıllarında erkekler ile kadınlar karışıp, izdiham içinde tavaf etmiyorlardı.
4- Ali bin Ebi Talib radıyallahu anh, kadınlar ile erkeklerin karışmasına karşı çıkarak dedi ki;
“Hiç utanmıyor musunuz? Hiç kıskanmıyor musunuz? Duyduğuma göre kadınlarınız çarşılara çıkıyor ve kalabalığın arasına giriyormuş!”
5- Ebu Ömer Şeybani’den;
“İbni Mesud radıyallahu anh kadınların Cuma günü mescide çıktıklarını görünce dedi ki; “Evlerinize dönmeniz sizin için daha hayırlıdır.”
İbni Mesud radıyallahu anh, kadınların evlerinde vakarla oturmalarını teşvik ederek dedi ki;
“Şüphesiz kadın avrettir. Kadın dışarı çıkmada sakınca görmezse, şeytan bakışları ona çevirtir ve denilir ki;
“Sen bir kimseden hoşlanmasan ona uğramazsın.” Kadın dış elbisesini giyince ona denilir ki; “nereye gidiyorsun?” o da; “Hasta ziyaret etmeye veya cenazeye katılmaya ya da mescitte namaz kılmaya” der. Hâlbuki kadın, evinde yaptığı ibadet gibisiyle Rabbine ibadet edemez.”
Asr-ı Saadette Zaruretsiz İhtilat Olmamıştır
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kadınlarla erkeklerin mescitlerde, çarşılarda, ilim meclislerinde, cihad alanlarında ve müslümanların sorunları hakkındaki istişare toplantılarında karışık halde bir arada bulundukları iddiası dikkate alınabilecek bir iddia değildir!
Mescitlerde ve yollarda ihtilat etmelerine gelince bu, ihtilata davet edenlerin arzuladığı biçimde bir kadın erkek karışması değildir! Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında erkek sahabeler, mescidin ön saflarında, kadınlar ise örtünmüş oldukları halde arka saflarda namaz kılıyorlardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bayram günlerinde erkeklere vaaz ettikten sonra, hutbeyi işitemeyecek uzaklıkta bulunan kadınlara doğru yaklaşarak vaaz ediyordu.
Abdurrahman bin Âbis radıyallahu anhtan; “İbni Abbas radıyallahu anhümaya;
“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bayram gününe katıldın mı?” diye sorulunca;
“Evet, küçük yaşta olmasaydım katılamazdım. Kesir bin Samit’in evi civarından bayrak getirilir, namaz kılındıktan sonra Rasulullah hutbe verirdi. Sonra Bilal radıyallahu anh ile kadınların bulunduğu yere doğru gider, onlara vaaz eder, sadaka vermelerini emrederdi.”
Hafız İbni Hacer der ki; “Sonra kadınlara doğru giderdi” sözü, kadınların erkeklerden ayrı bir yerde olduğunu gösterir. “Yanında Bilal olurdu” sözü, kadınlara vaazın bir edebi olması veya şahitlik gibi ihtiyaçlar sebebiyle erkeklerden birinin hazır olması hikmetine binaendir. Zira Bilal radıyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin hizmetçisi ve zekât toplama görevlisi idi. İbni Abbas radıyallahu anhüma ise, kendisinin de belirttiği gibi, küçük olması sebebiyle orada bulunmuştur.”
Düşün ki, erkekler ve kadınlar, kalabalık cemaatler olmalarına rağmen, birbirlerine karışmamaya özen gösterilmiş, ihtilat men edilmiştir. Tek bir kadının erkekler ile beraber namaz kılması da bu hükme dâhildir;
Enes radıyallahu anh:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, (süt teyzesi olan) annem Ümmü Süleym’in evinde namaz kılar, ben ve yetim kardeşim onun arkasında saf olurduk. Ümmü Süleym ise bizim arkamızda namaza dururdu.” demektedir.
Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınların erkeklerle ihtilat etmemesi için mescidinde kadınlara özel bir kapı tahsis etmiştir. Ebu Davud, Sünen’inde;
“Kadınların Mescitlerde Erkeklerden Ayrı Tutulması” diye bir başlık koymuş ve İbni Ömer radıyallahu anhümadan şu rivayeti kaydetmiştir;
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Şu kapıyı kadınlara ayırsak” buyurdu.” Nafi der ki; “İbni Ömer radıyallahu anhüma ölünceye kadar bir daha o kapıdan girmedi.”
Kadınlarla erkeklerin yolda karşılaşmamaları için erkekler, namaz bitişinde kadınlar mescidi terk edene kadar beklemekle emrolunurlardı.
Aişe radıyallahu anha diyor ki;
“Kadınlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber namaz kılmak için sabah namazına koku sürünmeden ve yüzlerini de örterek katılırlar, namazı kıldıktan sonra, kimsenin onları tanıyamayacağı karanlıkta evlerine dönerlerdi.”
Aynı şekilde kadınlardan, fitnenin davetçisi olan güzel koku ve süs bulundurmaktan sakınmaları istenmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki:
“Siz kadınlardan biriniz, mescide geldiği zaman koku sürünmesin.”
Aişe radıyallahu anha kadınların bu konuda gevşek davrandıklarını görünce şöyle uyarmıştır:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınların neler çıkardığını görseydi, İsrailoğullarının kadınlarının yasaklandığı gibi, bunları da mescide çıkmaktan yasaklardı.”
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadınları, yolu ortalamaktan yasaklar, kenardan gitmelerini, erkeklerle ihtilat etmemelerini emrederek, yolda gidiş esnasında birbirlerine dokunmalarıyla fitneye sebep olmaktan sakındırırdı.
İlim Meclisleri ve Kadınlar
İlim meclislerine gelince, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kadınlar asla erkeklerle karışık bulunmazlardı. Onlar, erkeklerden ayrı olarak, mescidin arka taraflarında otururlar, vaazları, hutbeleri dinlerler ve dinlerinin hükümlerini öğrenirlerdi. Tabii ki, bu esnada tesettürlü bulunuyorlar, süslerini gizliyorlardı. Bugün iki cinsin ilim meclislerinde ihtilat etmesini ortaya çıkarmak için bağrışanlar nerede, onlar nerede!..
Kadın zaruret gereği olarak evinden çıktığında şu şartları gözetmesi vaciptir;
1- Velisinden (yani bekâr ise babasından, evli ise kocasından) izin alması
2- Güzel koku sürünmemesi, süsten sakınması, şer’î tesettüre bürünmesi ve vakarlı olması
3- Yabancı erkekler ile yalnız kalmaması, onlarla bir arada bulunmaması
4- Ev dışındaki işini en kısa zamanda bitirip derhal evine dönmesi
5- Çalışmak mecburiyetindeyse, mesleğinin ağır işler olmaması, tesettüre ve erkeklerle bir arada bulunmamaya dikkat etmesi
Hicap emrinin gereği olarak örtülü olması halinde bile, kadının erkek ile beraber oturması, yüzün ve ellerin açılmasına, süslerin ve güzelliklerin gösterilmesine ve fitneye sürükleyen diğer sakıncalara sebep olacaktır.
Bazıları kadınların Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber cihada katılmalarını öne sürerek ihtilatın caiz olduğunu iddia ediyorlar. Buna itibar edilemez. Zira onlar, mahremleri ile beraber çıkıyorlardı.
Allah celle kadınlara evde oturmalarını emrediyor!
İhtilatın, müslüman toplumun ilerlemesi ve çağdaşlaşması için gerekli olduğu iddiasına gelince, İslam, hicap ayetlerinin nüzulünden beri ihtilatı yasaklamıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, sahabeleri, onlara en güzel şekilde uyan tabiînin bu yasağı uygulamaya devam ettikleri sabittir. Bu hiçbir zaman müslümanların ilerlemesine engel olmadığı gibi, aksini iddia edenler de Allah ve Rasûlünün açık emirlerine kafa tutmaktadırlar.
Ümmetin önceki ve sonraki âlimleri ve muhakkikleri, Allah Teala’nın:
“Vakarınızla evlerinizde oturun. Önceki cahiliye açılıp saçılması gibi açılmayın.” (Ahzab 33) ayetinden, müslüman kadının evinde oturup zaruret haricinde dışarı çıkmamaları gerektiği ve onların yabancı erkeklerle ihtilatının haram olduğu hükmünü çıkarmışlardır.
Allame İbnul Cevzi der ki:
“Müfessirler, bu ayetin anlamının, vakar ve sükûn ile evlerinde oturmalarının kadınlara emredildiğini, dışarı çıkmaktan yasaklandığını belirttiğini söylediler.”
İbni Cerir et Taberî; “Ayetin manası; vakar ve sükûnetle evlerinde otursunlar demektir.”
İbni Kesir der ki:
“Yani evlerinde oturmaya devam etsinler, zaruret haricinde çıkmasınlar.”
Kadı Ebubekir ibnul Arabî der ki:
“Evlerinde sükûn ile otursunlar, oradan başka yere hareket edip çıkmasınlar demektir.”
Ahmed Mustafa el-Meragî der ki:
“Bütün kadınlara evlerinde oturmaya devam etmeleri ve ihtiyaç dışında çıkmamaları emrediliyor.”
Hasaneyn Muhammed Mahluf der ki:
“Meşru bir mazeretleri olmadıkça dışarı çıkmasınlar ve evlerinde oturmaya devam etsinler. Bütün kadınlar bu hükme dâhildir.”
Kurtubî der ki:
“Âlimlerin ve lügatçilerin bu ayetin manası hakkında sözleri, kadınlara evde durmalarının emredildiğidir. Hitap peygamber hanımlarına ise de, başka bütün kadınlar da bu hükme dâhildir.”
Suyutî, İbnu Ebi Hatem’den naklederek der ki; “Allah Azze ve Celle, kadınları dışarı çıkmaktan yasaklıyor ve onların evlerinde karar kılmalarını, cenaze takibi için, mescitler ve Cuma için çıkmamalarını emrediyor.”
Ebubekir el Cessas der ki:
“Kadınlar evlerinde oturmakla emrolunmuşlar, çıkmaktan yasaklanmışlardır.”
Alusi der ki:
“Bütün kıraatler gösteriyor ki, Peygamber hanımları ve diğer kadınlar evlerinde oturmakla emrolunmuşlardır.”
Ebu Cafer en-Nehhas, Ebus Suud, el-Vahidi, Begavi, Zemahşeri ve Nesefi de bu ayeti, “Evlerinde sebat etsinler, vakarla oturmaya devam etsinler” şeklinde tefsir etmişlerdir.
Bu Emir Bütün Kadınlara Şamildir.
Burada hitabın yalnız Peygamber hanımlarına olduğunu iddia edenlerin bu iddiasının batıllığına gelince;
1- Mevcut şer’î hükümler ve kuvvetli deliller, bunun müminlerin annelerine özel olmadığını gösterir. Bilakis bütün kadınları kapsayan bir hükümdür.
Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor:
“Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin. Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Rasûlüne itaat edin.” (Ahzab 32-33)
Böylece bu ayetlerdeki emirler ve nehiyler bütün müslüman kadınları kapsamaktadır. Hiçbir kimsenin; “Sözü yumuşatmak, açılıp saçılmak, namaz kılmak, zekât vermek, Allah’a ve Rasûlüne itaat etmek gibi emirler ile yasaklar peygamber hanımlarına mahsustur” demesi caiz değildir! Şüphesiz bu hükümler bütün müslüman kadınlar için geçerlidir.
2- Müslüman kadınlar, bu hükümlere muhatap olmaya, Peygamber hanımlarından daha önceliklidirler. Zira başkaları fitne ve fesada düşmeye daha müsaittirler. Özellikle de bozulmanın arttığı şu zamanda…
3- Şüphesiz Kitap ve Sünnet’te gelmiş deliller, sahih bir gerekçe olmadan ümmetten biri için has kılınamazlar. Bu durumda kıyamete kadar bu hükümler herkes için geçerli olur. Allah, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemi kıyamet gününe kadar Kitap ve Sünnet ile göndermiştir;
“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Sebe 28)
“Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu.” (En’am 19) *
* Bu yazı, Seyfullah Erdoğmuş’un İhtilatın Hükmü adlı çalışmasından özetlenmiştir.