Ocak 2021 Nuri ERCAN A- A+
A- A+

İMBİK- Tekasür - 1

Kur’an’ın ifade ettiği mesajlar hayatımıza yansıdığında daha bir anlam kazanmaktadır. Tefsir kitaplarının kuytu satırlarında kalmış mana ve içerikler kendisinden istifade edilemeyen mücevher kutularına benzer. Kur’an’ı anlama ve okuma konusunda son yıllarda elde ettiğimiz göreceli muvaffakiyete rağmen toplumun ters yöne doğru değişmesine ve başkalaşmasına bir türlü engel olunamayışının sebeplerinden biri de Kur’an düşünce ve ahkâmının zamanında ve zemininde bizlerle buluşmamasıdır. Aynı zamanda bu efkârın günlük hayatta tedavülde olmaması nedeni ile aldatıcı ışının başka kaynaklardan gelmesidir.

Kur’an mesajlarını anlayabilme ve anında tatbik edebilme, Kur’an ile sağlam bağımızın devamlılığı ile ilgidir. Bu bağlılık elbette geniş çalışmalar ve yoğun planlamalar sonucu yapılacak bir eğitim öğretim sayesinde ideal manada gerçekleşebilir. Yüce kitabımızdan, Sahabe gibi günlük olarak istifade edip hayata yansıtabilse idik, bugünkü dünyevileşme, bireyselleşme gibi etkileşimlerden bu kadar etkilenmezdik! Bu bağlamda, dost sohbetlerinde ve kişisel okumalarımda daima zihnimi meşgul eden mesajlardan/kavramlardan olan “tekasür” ile dünyevileşme irtibatını neden kuramadığımızdır.

İnsan tabiatının bencilleşme ve kendini farklı görme vasıflarına vurgu yapması bakımından her çağa hitap etmekte olan “tekasür” kavramı, kelime anlamı “çokluk” olduğu halde ve zengin anlamlarla yüklü olmasına rağmen klasik tefsirlerimizin alelekser ittifak ettikleri “Mal ve evlatla övünmek” anlamı dışındaki manalara taşınamamıştır. Mal ve evlatla övünme değişik tezahürlerle günümüzde de devam etmektedir. Lakin Müslüman kişilerde doğrudan, Cahiliyye Araplarının yaptığı şekli ile tekasür olmayacağı için, kavramın bize sunduğu diğer anlamlar zihinlerde yer etmemekte ve doğacak boşluktan maddileşme, sekülerleşme, nefsi ön plana çıkartma ve heva ve heveslerle şov yapmaya neden olabilmektedir.

Tefsir kitaplarımızda ve belli başlı lügatlerde tekasür kelimesi şu anlamlara gelir:

Çoğalma yarışı-nüfus çokluğu ile övünme- servet ve şerefle övünme- çoklukla kurumlanma- fazlalıkla gururlanma- herhangi bir üstünlükten dolayı böbürlenme- çokluk gösterişi- çokluk sevdası-övünme- dünya lezzetleri ile gururlanma- elde ettiği nimetlerle kibirlenme.

Biz bu anlamlara; kelimenin günümüze yansımasının bir sonucu kabul edip, bencilliğini çoğaltma, nefsi için şov yapma, farklılığından dolayı böbürlenme, makam ve mevkiinden dolayı kibirlenme gibi anlamları dâhil edebiliriz.

Tekasür Sûresi aslında başlı başına bu kelimenin anlamlarının ve sonuçlarının ele alındığı bir suredir. Surenin “elha” fiili ile başlaması da tekasür kelimesi ile anlam yoldaşlığı yapması içindir. “Elhâ” fiilinin masdarı olan “ilhâ” önemli şeyi bırakıp nefsin istediği şeyle meşgul olmak manasına gelir. Bu kelimenin üçlü masdarı olan “lehv” ise gaflet anlamında kullanılır. Yani tekasürle bütünleşince insanı meşgul eden ve ana hedeften saptıran her şeyi ifade eder.

Elmalılı’ya göre, “Elhâkümü’t tekasür” terkibinde neyin çokluğu ve neden alıkoyduğu açık bir şekilde belirtilmemiştir. Bu durum “ilha” ve “tekasürün” mutlak manada kullanıldığına ve sınırlarının dar olmadığına delildir. Yani kişi zihninin elde etmeye çalıştığı fakat kendisini meşgul edip hakikatlerden alıkoyacak her türlü uğraşı şamildir.

Tekasür kelimesin kullanıldığı ilk ayetin iki ayrı iniş sebebi zikredilmektedir. Birinci sebep Mekke döneminde;

Abdümenaf ile Sehm kollarının, Mekke’de yaşayan mensuplarının şan şöhretleri, kişisel üstünlükleri ve ölülerinin hayatta iken elde ettikleri nâm, mal ve evlatları ile övünmeleridir. Diğer bazı âlimlere göre ise olay Medine’de Ensar’ın iki grubu arasında cereyan etmiştir. Mekke’deki olayda mezarlara kadar gidilmemiş; Medine rivayetinde övünmek için mezarlıklara gidilerek ölüler sayılmıştır. Tefsircilerimizin geneli sûrenin mekkî olduğunu düşünmektedirler. Bu sebeple Abdümenaf ile Sehm Oğullarının tekasürü örnek olarak yeterlidir.

Kur’an’ın indiği ortam dikkate alındığında insanların övündükleri konular bugüne nazaran daha azdır. Dönem insanı daha ziyade mal, evlat, şan, şeref ve erkeklik ile övünmeyi adet haline getirmişti. Bunların yanında biraz kahramanlık, biraz da şairlik övünme konusu olabilmekte idi. Çağımızın en büyük tefsircilerinden kabul edilen Tunuslu âlim İbn Aşur’un beyan ettiğine göre, Tekasür Sûresi’nin ilk muhatabı müşriklerdir. Muhammed Esed ise, hırsılarına dur diyemeyen ve habire nefsine itibar edip yaptığı işlerle Allah’tan uzaklaşan herkesin hedef kitle olduğunu açıklar.

İniş sebebi, kavramın zengin anlamı ve tefsircilerimizin ortaya attığı fikirlerden istifade ile insanı ana gayeden uzaklaştıran ve onu oyaladıkça oyalayan böylece bencillik kuyularında debelenmesine sebep olan tekasürün ne olduğunu biraz daha anlamaya çalışalım:

Müşriklerin yaptıkları gibi mal, mülk ve erkek evlatla övünüp gururlanma ve böbürlenme hali tekasürün en meşhur tezahürüdür.

Ahiret hayatını dikkate almayan insanın bu dünyada övünebileceği imkânlara sahip olması ve bunların çokluğuna yönelik hırslarını faal halde tutması tekasür anlamına gelir.

Daha doğuştan kazanma içgüdüsünün emrine girerek durmadan ne olursa olsun çoğaltma ideali ile hayatını devam ettirmek tekasürdür.

Sevdiklerinin kabirlerini gururlanmak ve diğer insanlara karşı bir övünme maksadı güderek kabir ziyareti yapmak da Tekasür kapsamına girer. Kabirlere aşırı önem göstererek şatafatlı ve israf olacak şekilde mezarlık yaptırmak da aynı kapsamım içerisine dâhil olmak anlamına gelir.

Son asırlarda özellikle “gelişmiş” denilen ülke ve toplumlarda hâkim zihniyet olan kapitalizmin esası da durmadan üretmek, tüketip tekrar üretmek, kârı ve serveti sınırsızca çoğaltmaktır. Bu uygulama çağdaş bir tekasürdür.

Çoğaltma için ihtirasla çırpınma, yani taşınır veya taşınmaz, gerçek veya hayali kazançları arttırma ihtirası da tekasür anlamına gelir.

İnsanın daha çok konfor, daha fazla maddi servet, insanlara veya tabiat üzerinde daha güçlü otorite ve daha fazla meşhur olma talepleri ve bu çabaların gittikçe çoğalması da tekasür anlamına gelir.

Nefsini önceleyecek makam, mevki, kariyer, övgü, iltifat elde etmek için var gücü ile oyalanıp maksud-i ilahiden uzaklaşmak da bir tür tekasürdür.

Tekasür, ehl-i dünyanın, kapılıp kendini bir türlü alamadığı her türlü gurur ve farkındalık halidir.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr