İMBİK - Dindarlığa Boğdurulan Müslümanlık
Haziran 2018 Nuri ERCAN A- A+
A- A+

İMBİK - Dindarlığa Boğdurulan Müslümanlık

Herhangi bir dini benimseyip, ona mensup olduğunu göstermek için kullanılan bir kavram olan dindarlık, günlük hayatımızda kullandığımız önemli kavramlardan birisidir.

Her ne kadar direk Kur’an’dan neşet etmeyip Kur’an+Farsça kökenli bir kelime olsa da kapsamı ve birçok dinî bağlantıyı hemen ifade etmesi bakımından oldukça kullanışlı bir kelime olarak tedavüldedir.

Kişiyi tanımlarken, onun mensubiyetini tespit ederken ve insanları kategorize ederken yine dindar kelimesi imdadımıza yetişir. Bu kelime aslında sadece İslâm’a tabi olanlar için kullanılmaz. Dindar bir Hıristiyan, dindar bir Yahudi şeklinde diğer dinler için de kullanılır.

Müslüman bir kişinin dindar olmasının ön şartı kelime-i şahadette vurgulanan iman konularını, kendisine ulaştırılmış İslâm esaslarını; dahası haramı-helali ve ahlaki prensipleri kabul ettikten sonra, bu icap-kabulü nakzedecek hareketlerden kaçınıp inandıklarını yaşamaya gayret edip, salih amel sahibi olmaya çaba harcamasıdır. Sonuçta böyle olan bir Müslümana dindar denilir. Bu kullanımın dini karşılığı aslında “muttaki”dir.

Laik-seküler hayat tarzı başımıza musallat edileli beri, birçok dinî terimin içini boşalttığımız gibi dindarlık kelimesi de artık içi boş kavramlardan biri olmaktan kurtulamamıştır.

Öncelikle dindarlığın iman esaslarını tam anlamı ile kapsayıp kapsamadığı artık bilinemez hale gelmiştir. Günlük hayatın sunduğu fikir fırtınalarının nereden estiği ve nereye gittiği artık net değildir. Kimi zaman şirk esintileri, kimi zaman günah ışınları dindar denilen insanların zihnine nüfuz edip taht kurabilmektedir. Bugünün Türkiye’sinde dindar bir topluluk göz önünde bulundurulduğunda, iman esaslarının berraklığının yok olmaya yüz tuttuğu ve flu bir mahiyete büründüğü pek ala görülebilir. Nasıl? İmanın sonuçları birçok dindar toplumda pek gözlemlenmiyor da ondan. Örneğin imanın en önemli sonucu olması gereken cihat, ne mal ile ne can ile ne siyasetle ne ilimle kendini dindarlar arsında bir türlü gösteremiyor.

Ben dindarım diyen bizlerin hayatından ahiret anlayışı bugün sadece teorik olarak yansıyabiliyor. Ahiret endişesi ile kalpleri doldurması gereken Allah korkusunun yerini başka endişeler, başka korkular alabiliyor. Kısaca bugünün dindarı ahirete inandığını söylüyor lakin bunu pratiğe yansıtamıyor.

Başka bir eksiklik dünyevileşmenin etkisi ile Allah’ın zikrinin dindarların zihin dünyasından ve dillerinden çekilmiş olmasıdır. Dindarların ekseriyeti ile dindar olmayanların çoğunluğu arasında bu konuda farkındalık oluşturacak bir alamete rastlamak oldukça imkânsız hale gelmiştir. Oysa kalplerin huzuru yani samimi dindarlık Allah’ın zikriyle gerçekleşecektir.

Bir dönemler dindar eşittir “emin olunan kişi” şeklinde tebarüz eden anlayış ortadan kalkmıştır. Gerek güç sahibi olan dindarların gerekse güç karşısında bocalayan dindarların “emin olma” yani güvenilir olma sıfatlarından bahsetmek artık zor hale gelmiştir. Tabi ki istisnalar kaide dışıdır. Ancak umumi görünüm böyledir. Yine “muttaki” kavramının karşılığı olarak kullanıma sunulmuş dindarlık artık birçok vasfını yitirmektedir. Bunların arasında, takva sahibi Müslümanda olması gereken Allah’a karşı sarsılmaz bir imana sahip olma, dünyaya, mala, servet yığmaya karşı aşırı hırs beslememe ile gerektiğinde bütün varlığını Allah için feda edebilme özellikleri yer almaktadır. En önemli vasf-ı kayıp ise “emin olma” vasfıdır.

Son dönemlerdeki lükse, konfora ve modern hayat tarzına doğru gerçekleşen değişim sonucunda bu dindarlık kavramının tedavülden çekilmesini teklif edebiliriz! Teklifimizin gerekçesi, kavramın takvanın yerine kullanılır olmasına rağmen, artık takvayı ifade eder bir muhtevaya sahip olmamasıdır. Bunun nedeni bu kavramı hak etmeyen mü’minlerdir. Ayrıca bu kelime aynı zamanda Müslümanı ifade edemez hale gelmiştir.

Bugünün dindarı; dünyevî heva ve heveslerini terk etmeyen, ila-yı kelimetullah derdi olmayan, İslâm’ın tebliğini umursamayan, emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münkeri yapamayacak kadar cahil kişileri ifade etmektedir. Dindarlık birçok insanın dini süflî duyguları uğruna kullanmalarından öte bir şey ifade edemez hale dönüşmüştür. Bu kelime İslâm’ın şeklî / form kısımlarını benimseyen, lakin aslî unsurlarına hiç dokunmayan bir güruhu anlatır hale gelmiştir. Dindar kavramı nüfusun büyük bir bölümü için kullanılırken toplumun tefessüh etmesine müdahale edemez durumdadır.

Şu cümle aklıma yazının başından itibaren gelip gidiyor. Söylüyorum: Dindarlık Müslümanlığı boğmaya çalışıyor sanki! Sankisi yok mu yoksa!

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr