Şubat 2011 Editör A- A+
A- A+

İlkadımdan

Kıymetli Okuyucu!

Cenab-ı Hakkın insanlara doğuştan verdiği özelliklerden birisi de; çekingenlik, utanma, ar etme anlamlarına gelen Hayâ duygusudur. Nitekim küçük bir sabinin gözlerine dikkatlice baktığımızda gözünü kaydırır, utanır. Haya, dini olarak, Allah korkusu ve sevgisiyle onun istemediği şeylerden çekinmek anlamına gelir. Bu duygu kaynağını insan tabiatında bulunan, doğuştan verilmiş olan hayâda aramak gerekir. Bireysel anlamda insanı, edep ve hayâ konusunda daha içtenlikle, daha dikkatli ve daha temkinli ve hassas kılar. Temelde doğuştan var olan bu hissin devamı yetiştiği çevre ile oldukça ilgilidir. Aynen Peygamberimizin Allah Tealanın insanları İslam fıtratı üzere yaratması ve ebeveynini onları Hıristiyan, Mecusi ve Musevi yapması gibi insanın çevresi de hayâyı etkiler. Hayâ imanla zinetlenir ve süslenir, aynı zamanda onu takviye eder. İman ve hayâ iç içedir. Birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Bu nedenle Peygamberimiz bu birlikteliği vurgulamak için; “Hayâ imandan bir şubedir.” önemini belirtmek için de “Hayâ etmezsen istediğini yap.” buyurur.

            Hayâyı ikiye ayırmak mümkündür. Birincisi: Fıtri Hayâdır ki; doğuştan Cenab-ı Hakk’ın insanın içine yerleştirdiği utanma duygusudur. İkincisi: İmandan Gelen Hayâdır ki yüce dinimizin inceliklerini, derinliklerini yaşamaktır. Bu ise; “Sana hakkıyla ibadet” edemedik diyen meleklerin kusurları olabileceğinin endişesiyle Taksir Hayâsından tutun da, “Seni hakkıyla bilemedik” ifadesini soluyan marifet erbaplarının onca derinlikleri dolaşmasına rağmen endişelerini içeren İclal Hayâsına, Yüce Yaratanının güç ve kudretini kalbinin derinliklerinde hissedişinin ifadesi olan Heybet Hayâsı, Yüce Yaratanın verdiği nimetlere karşılık şükranın ifadesi olan Minnet Hayâsı, Peygamberimizi gerektiği ölçüde sevememe endişesinden doğan Vefasızlık Hayâsı, Allah’a dua ve isteklerde bulunma konularında O’nun isteklerini gerektiği ölçüde seçememenin tedirginliği ile İhlâs-ı İhlal Hayâsı, kendisinin “zübde-i âlem”, “Kubbeyi Kâinat”, “Eşref-i Mahlûkat” olarak yaratılmasının şuuru ile Gayret Hayâsı olarak yapılan tasniflerden bunlar bazılarıdır. Görüldüğü gibi hayâ, insanın ruhi derinliklerinden dinini yaşamasının adı olarak karşımıza gelir.

Bu nedenlerle bu sayımızı hayâ konusuna ayırdık. Edep, İffet ve Hayâ, İffet ve Hayânın Toplum Üzerine Etkileri, Sosyal Hayatımız ve Ahlak Erozyonu, Dünya Hz. Yusuf’un İçinde Bulunduğu Saraya Benziyor, Haram Lokma ve Hayâsızlık, Ne İdik, Ne Olduk başlıkları altında kapak konumuza açıklık getirmeye gayret ettik.

Rabbim bizleri Hz. Yusuf’un hayâsı ile bir ve beraber kılsın, dünyamızı Hz. Yusuf’un içinde yaşadığı sarayından uzak kılsın.

Yard. Doç. Dr. İlhami NALÇACIOĞLU

 

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr