İlkadım'dan (Sayı: 339)
Neyin İzm’ini Yaşıyorsun Sen?
Kıymetli okuyucu;
Siyasi olsun,
ekonomik olsun, kültürel veya toplumsal olsun ‘liberalleştirilmiş’ bir dünyada yaşıyoruz. Dikkat ederseniz “liberal
bir dünya” tabiri yerine “liberalleştirilmiş bir dünya” hayatından bahsediyoruz.
Çünkü dünya bu hale kendi kendine gelmedi. Planlı, programlı siyasi, ekonomik,
kültürel ve toplumsal projelerle bugünkü halini aldı. Çünkü “Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi
ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu
affeder.” (Şura, 30)
339. sayımızın
kapak dosyasındaki başlıklardan biri olan liberalizm, mezkûr ayetteki ifadeyle
tam bir ‘musibet’tir. Musibet, kelime anlamıyla ‘isabet eden’ demektir. Terim anlamına baktığımızda ise “İnsanın başına gelen bela, felaket, dert,
sıkıntı.” gibi bir tanım görürüz. İşte, tıpkı kapak konumuzun diğer
başlıklarından olan ‘hümanizm’ ve ‘feminizm’ gibi liberalizm de dünyaya
isabet eden bir bela ve felakettir. Bu musibet, Allah’a ve kanunlarına rağmen
dünyaya egemen olmaya çalışan müstekbirlerin ve tağutlaşan insanlığa sessiz
kalarak pasif iyi konumundan ayrılamayan kimselerin sebep olduğu bir sonuçtur.
Liberalizm, Batı
aklının el birliği yaparak bayraklaştırdığı bir ideolojidir. El birliği,
kaçınılmaz olarak beraberinde iş birliğini de getirir. Batı, kendi sınırları
içerisinde nefsî ideolojisini hâkim kılmak için el birliği yapmış, sıra
sınırları dışına geldiğinde de iş birlikçiler aramıştır. Bu yüzden liberalizm,
hümanizm, feminizm gibi vb. izm’leri kendi elleriyle büyüten Batı bu illetten
nasıl doğrudan sorumlusuysa, bu illet karşısında durmak için yeterli gayret ve
iradeyi gösteremeyen işbirlikçiler de dolaylı olarak Batı’nın ardından ikinci
derecede sorumludur. Diğer yandan “Sebep
olan, yapan gibidir.” hadis-i şerifi de sebebi olduğumuz gelişmeler
karşısında bizi ikaz etme özelliği taşımaktadır.
Liberalizm deyince
aklımıza gelen ilk kelime ‘özgürlük’tür.
Hâlbuki biraz incelediğinde liberalizmin ‘serbestleşme’
diye daha doğru ve uygun bir şekilde tarif edildiği görülür. Liberalizm
hakkında bu gibi ince ayrıntı ve anlaşılanla aslında olan’a dair farklılıkları
“Sermaye Liberalleşti Peki İnsan
Özgürleşti mi?” başlığıyla Ömer Faruk Balyimez kaleme aldı. Balyimez,
yazısında Rönesans dönemi ve Amerikan devrimi sonrasında liberalizmin siyasi
bir sistem haline nasıl geldiğini, liberal hoşgörü, ekonomik liberalizm, liberal
demokrasi gibi kavramlarla birlikte bütün bunların İslam âlemine olan etkisini
inceledi.
Sümeyye Çiftçi “Mecnun Juliet’i Severse, Romeo da Leyla’yı
İstetir mi?” gibi ilginç bir başlıkla hümanizm musibetini kendine özgü bir
üslupla işledi. Neyin hümanizmini yaşıyorsun sen dercesine “Biz kimin hümanizmine imreniyoruz Ya eyyühen nas?” diye sordu. Aynı
inancı ve geçmişi paylaşmadığımız birileri’nin hümanizm deyince akla gelmesi
için gayret ettiği Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli gibi isimlerin aslında ne demek istediklerini
işaret etti.
Feminizm kavramına
dair çalışmayı da Rümeysa Yaşar hazırladı. Yaşar, kavramın tarihi kökeninden
bahsederek başladığı yazısında feminizmi deşifre edebilmek namına
sömürgecilikle olan bağlantısına dikkat çekti. Allah Teâlâ’nın erkeğe verdiği
aile sorumluğunun, kadın hakları yani feminizm denilerek nasıl istismar edilmek
istendiğini de kavramın İslam dünyasına etkileri bahsinde ortaya koydu. Şerif Mardin’in yorumlarını, Âmine Vedüd üzerinden yapılmak
istenenleri paylaştı. Kendi metodolojimizi geliştiremediğimiz için Batı
metodolojisine muhtaç kaldığımızı, böylece bu gibi kavram ve ideolojiler
karşısında hakiki bir değerlendirme yapamadığımızı söyledi.
***
Eylül 2016 sayımızın kapağında 15 Temmuz’da yaşanan
darbe girişimine atıfla “İzin Vermedik”
cümlesini kullanmıştık. Abonelerimizden “Allah’ın
Yardımıyla İzin Vermedik” gibi bir ifade kullanılsa daha doğru ve uygun bir
değerlendirme olurdu şeklinde dönüşler aldık. Bizi daha dikkatli olmamız
konusunda uyaran okuyucularımıza haklı ve yapıcı eleştirileri için
müteşekkiriz.
***
Yazarımız Hamdi
Öz kendine has, güldürürken düşündüren, Nasreddin Hoca kıvamındaki
üslubuyla bu aydan itibaren “Maveradan
Maceraya” köşesinde düzenli yazılarıyla İlkadım Dergisi’nde olacak. Önceki
sayılarımızda kapak yazıları da hazırladığı için zaten bizden biri olan Hamdi
Öz’e hoş geldin diyor, köşesini keyif ve tebessümle okuyacağınızı umuyoruz.