İlkadım'dan (Sayı: 337)
Organize Olamazsak Bertaraf Oluruz
Kıymetli okuyucu;
Ümmetin dertleri kendine yetmiyormuş gibi birileri gündemimizdeki sayısız düğümlerin arasına en büyük düğüm olmaya aday tarzda bir darbeye niyetlendi. Aynı okullarda okuyan, benzer vazifeleri yapan, generalinden hürüne her kesimden insan niyeti bozuklar yüzünden karşı karşıya geldi. Kan aktı, can gitti. Allah, diyalogla sinsi amaçlarını belli etmeye başlayan bir cemaatin ve onlara destek çıkanların darbe teşebbüsünü başlarına çaldı. Darbecilerin teşhir edilmesiyle birlikte Rabbimiz, Papa’nın misyonunun bir parçası olmak isteyenleri bu ümmetin başına bela olmaktan kurtardı. 15 Temmuz’da öfkeyle kalkan ne kadar isim ve kurum varsa hepsi zararla oturdu. Çünkü vusulsüzlük usulsüzlüktendi. Halkın tercihini hiçe sayan tanklar, helikopterler ve uçaklarla İstanbul ve Ankara’da millete darbe üstüne darbe indirilmek istendi. Zahirde millet, batında ise Allah bu niyeti bozuklara fırsat ve izin vermedi.
***
İlkadım dergimiz, gündemi de kendisi de oldukça sıcak geçen yaz mevsiminin son ayında sizlere İslam ve fobi dosyasını hazırladı. Bu iki kelimenin yan yana gelmesini doğru bulmadığımız, bu iki kelimeden birini diğerine yakıştıramadığımız için kelimeleri birleşik yazmak yerine, kendimizi aralarına bir bağlaç koymak zorunda hissediyoruz.
İslam ve fobi kelimesini bir araya getirme çabası Batılı zihniyetin 21. yüzyılda İslam’ın özellikle ve öncelikle Batı’da yayılıp gönüllere şifa sunmasını engellemek için tasarladığı bir proje. Projede vurgulanan nokta, İslam’ın bir şiddet yani kılıç dini olduğu iddiası. Batı basınında ne zaman İslam ve Müslümanlar hakkında bir şeyler yazılsa veya ortaya konsa bu mesaj tekrarlanıyor. Tekrarlanıyor çünkü tekrar ettikçe insanların zihninde sıradanlaşacağı ve istenen o proje algının yerleşeceği düşünülüyor. Papa’dan tutun da Batı aklının nüfuz ve kontrol ettiği hangi nokta, kurum ve isim varsa hepsi de her fırsatta bu mesajı gündeme getiriyor.
Dikkatle takip edenler rahatlıkla hatırlayacaktır ki 11 Eylül saldırılarının ardından Batı’da İslam’a olan ilginin arttığı yönünde haberler yapılıyordu. Saldırıların ardından onlarca insanın ölümünün sorumlusu olarak gösterilen Müslümanlar ve onların iman ettiği din olan İslam’a, bütün çevrelerin aktif olarak yer aldığı böyle bir kara propaganda karşısında nasıl oluyordu da ilgi ve merak duyulabiliyordu? Allah, dünyanın gündemine planlı bir şekilde şer olarak sunulan bu gelişmeyi, sonuçları itibariyle plan sahiplerinin gözünün önünde hayra tebdil etmişti. 11 Eylül’ü planlayan Batılı akıl sahipleri kendi ürettikleri şer gündemin etrafında dünya kamuoyunu toplayarak kendilerini hiç ilgilendirmeyen yerlerde yapacakları işgaller için gündem oluşturuyor, insanları “ya bizden yanasınız ya da teröristlerden yana” diyerek üstü örtülü bir şekilde tehdit ediyordu.
İslam’a fobi olarak bakanlar kendilerini bu bakış açısı ve gündem karşısında barış temsilcileri olarak ilan ediyordu. Hâlbuki Allah, bu bakış açısına sahip olanları Bakara suresinin 11. ve 12. ayetlerinde “siz ıslah edici değil, bozguncularsınız!” buyurarak deşifre ediyordu. Irkçı emperyalizm kendisinin hoşuna gitmeyen ve bizzat Batılı ülkelerde Müslümanların etki alanını genişlettiğini gördüğü toplumsal ıslah ve irşat çalışmaları karşısında, think tank denilen ve görevi bilgi ve analiz üretmek olan düşünce kuruluşları aracılığıyla kendi raporlarını tutuyor ve projelerini ortaya koyuyordu. İşte İslam ve fobi kelimelerinin bir araya getirilmesiyle Müslüman olmayan ama İslam’a aday toplumlarda oluşturulmak istenen şartlı, önyargılı bakış açısı da buralardan doğuyordu. Pis bir laboratuarda üretilen sayısız mikroplardan sadece biri olan bu mikrop insanlara bulaştırılarak toplumun bakış açısında arıza ve hastalık meydana getirilmek isteniyordu. Nureddin Yıldız hocamıza “Hayat nizamı olan İslam’dan gerçekten korkulur mu?” diye sorduğumuzda “Onlar korkarlar. Çünkü hırsız polisten korkar.” diyerek meseleyi özetliyordu.
Yine burada Nureddin Yıldız hocamızla yaptığımız söyleşi de kendisinin hatırlattığı bir ayeti gündemimize almamız gerekiyor: “Kâfirler birbirleriyle organizelidirler. Siz de organize olmazsanız dünyada büyük bir fesat olur. Ve fitne sizi alır götürür.” (Enfal, 73) Nureddin Yıldız, ayetin ardından kurduğu cümlelerden birinde “Halifesiz bir ümmet organize olmamış ümmettir. Organize olmamış ümmeti Allah Teâlâ ‘fitnelerin ümmeti, fesad ve bozgunluk ümmeti’ olarak bu ayette önümüze koyuyor.” diyor. Anlaşılan o ki organize faaliyetlerle itinalı bir şekilde mikrop üreten merkezler karşısında iftiralara maruz kalan biz masumların da bir araya gelerek düşünmesi ve organize çalışmalarda bulunması gerekiyor.
Organize olamayanlar gün geçtikçe bertaraf oluyor.