İlkadım'dan (Sayı: 331)
Şubat’ın Adı ‘Şehadet’ Olsun
Kıymetli Okuyucu;
331. sayımızı Şubat ayı münasebetiyle şehîdliğe ve şehadete ayırdık. “Şubat’ta şehadet bir başka…” diyerek şiirsel ya da afili bir cümle kurma peşinde olmaya gerek yok. Şehadet her mevsim güzel. Şehadet dört mevsim, üç yüz altmış beş gün ve yedi yirmi dört her an çok özel.
Yılın ikinci ayına gayriresmi de olsa Şubat yerine Şehadet denmesi fikriyle daha önce hiç karşılaştınız mı? Biz bu teklifi şehadet dosyamızı oluştururken aklettik ve sizinle paylaşmak istedik. Ne dersiniz, Şubat yerine artık Şehadet diyelim mi? ‘Ne şehadeti?’ şeklinde gelecek sorular karşısında şahsımızın, ümmetin ve insanlığın dirilişine küçük bir mesaj da buradan verelim mi? Dilimizle alacağımız böyle güzel ve şuur dolu bir tavra vesile olabilmek aynı zamanda zihinlerde şehadet bilincinin taze ve diri tutulmasını sağlamak demek.
Uygulamaya nereden başlayabiliriz, biliyor musunuz? Ömrümüze sığan her Şubat ayında hediye edeceğimiz kitaplara yazdığımız iyi niyet ve dua cümlelerinin tarihini atarken Şubat değil, Şehadet diyelim. Mesela “Mustafa Akca kardeşime okuyup amel etmesi niyetiyle…” şeklinde yazdığımız notun altına “28 Şehadet 2016” tarihini atmak gibi. Gayet heyecan verici!
Daha ciddi bir şekilde bu teklife yaklaşmak isteyenler olursa onlar için de bir örnek uygulama sunabiliriz. Yeni doğan veya doğacak olan erkek çocuklarına Şehid; kız çocuklarına Şehadet ismini verebilirler. Bu teklifi uygulamaya değer bulanlar konu hakkında biraz daha kafa yorarlarsa kendi özgün ve orijinal fikirlerini üretip uygulamaya koyabilirler. Aklımıza gelmişken “Çevrenizde Şehid veya Şehadet isminde tanıdıklarınız var mı?” sorusunu da buraya yazalım. Böylece buradan da bir hareket noktası, bir ilham ve duruş ortaya koymuş olalım.
Şehadet, Allah’ın en sevgili kulları peygamberlerin bile peşinde koştuğu ama ne zaman ve nerede geleceği belli olmayan güzel mi güzel, nazlı mı nazlı bir rütbe. Ancak öyle esnek ve şamil bir kavram ki hayatını imanına şahit kılarak yaşayıp can verenler de -meydanlarda ölmese bile- Allah’ın izniyle şehittir. Şehadet şuuruna ermiş, ömrü boyunca attığı ihlâslı adımlarla her an şehadete biraz daha yaklaşmış ama ölüm onları griple, tansiyonla, kanserle, trafikte, evinin içinde yatalak bir halde… bulmuş olsa bile sonuç hükmen şehitliktir.
Bedir’de şehid düşen Müslümanlar hakkında ‘falanca filanca öldü.’ gibi konuşmalar olunca Allah Teâlâ, Bakara suresi 154. ayetle ‘Allah yolunda can verenler diridir’ diyerek şehitler için ‘ölü’ ifadesinin kullanılmasını yasaklamış. Niye mi? “Siz anlamazsınız.” diye bitiyor ayet. Şehitlik hakkında yazılan kitap ve makaleleri okursanız “Şehitlere niçin diri denmiş olabilir?” sorusu etrafında müfessirlerin yaptığı yorum ve açıklamaları görebilirsiniz.
Razi’nin yorumuyla herhangi bir canlının var olması için vücut şart değildir ve şehitlerin diri olması Allah’ın kudretiyle gerçekleşen bir olaydır. İbn Kesir’in yorumuyla şehitler kendilerine has bir âlemde diridir ve rızıklanırlar. Taberi’nin yorumuyla ölen kişi nimetlerden lezzet alamaz, hâlbuki şehitler Allah’ın nimetleri içerisinde diri bir hayat sürmektedirler. Mü’minler kabirde cennet nimetlerini görebilir ama sadece şehitler daha kabirdeyken cennet nimetlerinden rızıklanmaya başlar. Kurtubi’nin yorumuyla rızık sadece canlı olanlara verilir ve böylece şehitler diridir. Ezherî’nin yorumuyla şehitlerin ruhları sanki canlı olarak darüs selam’a getirilmiş, başkalarının ruhları ise dirilme (ba’s) gününe tehir edilmiştir. Zemahşerî de konuyla ilgili benzer ifadeler kullanır.
Peygamberimiz, Âl-i İmran suresinin 169. ayetini tefsir ederken şehitlerin diri olması ve rızıklanmaları hakkında şöyle buyurmuştur; “Şehitlerin ruhları yeşil kuşların içindedir. Onlara ait arşa asılmış kandiller vardır. Şehitler cennette diledikleri yerleri dolaşıp bu kandillere girebilirler. Rableri onlara bakıp ‘Bir şey istiyor musunuz?’ dediğinde onlar ‘Artık daha ne isteyelim, cennette dilediğimiz yerleri dolaşıyoruz.’ derler. Yüce Allah aynı soruyu üç defa tekrarlayınca onlar da, ruhlarının tekrar bedenlerine gönderilerek Allah yolunda tekrar öldürülmek isterler. Bunun üzerine Allah da onları kendi hallerine bırakır.”