İLKADIM'DAN-Organize Güçler
Kıymetli Okuyucu;
Mü’minin kalbi yani maneviyatı güçlü olmak zorundadır. Çünkü Peygamber Efendimiz aleyhisselam’ın ifade buyurduğu üzere “Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı, o hasta ise bütün vücut hastadır.” O et parçası kalpten başka bir şey değildir. Kalp bir yandan nazargah-ı ilahi, vücut ülkesinin başkenti iken diğer yandan da âlemlere sığmayan Rabbimizin “kulumun gönlüne sığdım” buyurarak işaret ettiği yerdir. Mahşer günü kulun terazisinde en ağır basacak olan şey güzel ahlaktır. Güzel ahlak, maneviyatla mümkündür.
Maneviyatta gerekli kıvama ulaşan mü’minin kalbi mutmaindir. Kalbi mutmain hale getiren vesilelerden biri de iktisadî yeterliliktir. Mü’minler ekonomik olarak da güçlü olmak zorundadır. Ne kadar çok mü’min Allah’ın çizdiği sınırları aşmadan ekonomik olarak gücüne güç katarsa Müslümanlar, mazlumlar, mustazaflar o kadar çok zulümden, ezilmekten, zayıf düşürülmekten kurtulmuş olacaktır. Allah’ın sınırları gözetilerek elde edilen maddi güç, Allah’ın sınırları gözetilerek tasarruf edildiği sürece Allah’ın izniyle mü’minler mağlup olmayacaktır. “Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.” (Âl-i İmran, 139) müjdesinin muhatabı yine mü’minlerdir. Veren elin alan elden üstün olduğu inancımızda, veren el olabilmek de ekonomik yeterlilikle mümkündür. Diğer yandan, Peygamber Efendimizin ümmeti hakkında en çok korktuğu şeyin “mal ile imtihan” konusu olduğunu unutmamak gerekir.
Kalbini belirli bir olgunluk ve kıvama getirmiş olup ekonomi silahı ile de aleyhine oluşabilecek planlı-plansız tehditlere karşı tedbirini doğrudan veya dolaylı olarak almış olan mü’minler bu iki ve benzeri güç(ler) vesilesiyle siyasi olarak da kendini ispatlamış olacak, dosta-düşmana karşı gücünü gerekli gördüğü nokta ve zamanlarda kanıtlamakta zorlanmayacaktır. İnsani yardımın ekonomik ve siyasi güçle mümkün olduğu günümüz dünyasında, bir mü’minin ayağına batan dikenden dahi sorumlu olan Müslüman kardeşler olarak güç gündemimizdeki başlıca maddeleri yerine getirebildiğimiz oranda görevimizi hakkıyla ifa edebilmenin mutluluğunu tadıyor olacağız. Siyaset, parti metoduyla verilen mücadele olarak anlaşılırsa kavramın sınırları daraltılmış olur. Siyaset parti metoduyla verilecek bir mücadele olduğu gibi, o mücadeleden daha da fazlasıdır, yeri geldiğinde partiler üstü bir cihadın adıdır. Necmettin Erbakan hocamızın belirttiği gibi “Siyaseti önemsemeyen Müslümanları, Müslümanları önemsemeyen siyasetçiler yönetir.”
Güçlü bir kalp ve maneviyat, güçlü bir ekonomi, güçlü bir siyaset ancak ilimle mümkündür. Peygamber Efendimiz aleyhisselam’ın ifade buyurduğu üzere “İlim mü’minin yitik malıdır. Onu nerede bulursa almalıdır.” Sayıp durduğumuz alanlar dâhil bütün alanlarda ve mekanizmalarda ilimsizliğin-cahillerin iktidar olması başlı başına bir kriz ve -sadece mü’minler için değil bütün insanlık için- apaçık bir zulümdür. Zulüm ebedi olamaz. Çünkü batıldır. Batılın yok olmasının tek şartı vardır, o da Hakk’ın ortaya çıkmasıdır. İman, ilimle kemale erer. Kul, ilimle kendini küfürden korur. Sadece; iman edip salih amel işleyenlerin, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin zararda olmadığını hatırlarsak salih amelin de ilimle mümkün olduğunu unutmamış oluruz.
Kesinlikle ihmal kabul etmeyen bütün bu konu başlıkları mü’minler için farz-ı kifaye noktasında birer zaruret halidir. Peygamber Efendimizin ifade buyurduğu üzere “Güçlü mü’min, zayıf mü’minden Allah katında daha hayırlıdır.” Bütün güç unsurlarının merkezinde insan faktörü vardır. Çünkü Allah’ın halife olarak yarattığı insan, dünyada Allah’ın sınırlarına riayet ederek tasarrufta bulunacak, kendine verilen nimeti hakkıyla kullanıp kullanmadığı konusunda hesaba çekilecektir. Birer lütuf olarak istifademize sunulan bütün nimetler insanın elinde birer güce dönüşür. Birbirinden farklı güçleri bünyesinde ve imkân dâhilinde toplayan insanlar bu özelliklerini ya hayra ya da şerre hizmette kullanacaktır. Üçüncü bir hizmet noktası ve ihtimal söz konusu değildir.
İlmin önderlik ettiği ekonomi, siyaset ve maneviyat gücü ancak Allah rızası için organize edilmiş bir birliktelikle bir araya geldiğinde Hakka hizmet edecek ve batılı yok edecektir. Organize olmamış, teşkilatlanmamış, disiplinden uzak bir ümmet; organize olmuş, teşkilatlanmış, disipline edilmiş batıl güçler karşısında maalesef yenilgiyi tecrübe edecektir.
“Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şura, 30)