İLKADIM'DAN-İlkadım Sofrası
Kıymetli Okuyucu;
İlkadım dergisi her ay olduğu gibi yine yüzlerce aya sığan emek çalışmalarının ardından 371. sayısı ile karşınızda. Haziran 2019 tarihine isabet eden yeni sayımızın kapak konusu Namaz.
Erkan Çangal “Kâde-i Ahire”yi, Hatice Kübra İnal “İftitah Tekbiri”ni, Muammer Turan “Kıyam”ı, Mustafa Yayla “Kıraat”ı, Mücahid İzci de “Rükû ve Secde” konularını birer kapak yazısı olarak hazırladılar.
Mazide yolculuğa çıkıp geçtiğimiz yılların Haziran ayına denk gelen sayılarımızın kapak konularından bir seçme yaparsak şu gündemlere ulaşabiliriz;
Haziran 2018
Yunus Keleş “Günahların Hem Anası Hem Babası: Faiz”
Mustafa Aydoğdu “Ümmeti Muhammed Olmak Sünneti Muhammed’e İttibadan Geçer”
Mikail Usta “Burada Bulunanlar Bulunmayanlara Söylesin!”
Semra Cebeci “Kadın ve Şiddet”
Haziran 2017
Mehmet Özbek “Ramazanı Nasıl Değerlendirelim?”
Abdülhamid Özyayla “Deliye Her Gün Bayram”
“Yusuf Karmaz Hocamızla Enderun Eğitim Vakfı’nın Yaz Etkinlikleri ve Kursları Hakkında Konuştuk”
Haziran 2016
Muammer Turan “Orucun Maddi ve Manevi Kazanımları, Etkileri”
İsa Soylu “Oruç Arınmak ve Temizlenmektir”
Hamdi Öz “Ramazanda Mis Kokar Seher Yelleri”
Haziran 2015
Hacı Topuz “Hata ve Günahta Israr Tufan Getirir”
Mehmet Akif Çelik “Çağlar Öncesinden Gelen Sayha, Salih (as), Semud ve Biz”
Mahmut Aveder “Lut (as)”
Mustafa Sefa Çakır “Şuayb (as) ve Daveti”
Haziran 2014
Semra Cebeci “Yalan ve İnsan”
Abdullah Özgümüş “Sosyalleşen Yalan”
Rüştü Yeşil “Bir Eğitim Sorunu Olarak Yalan ve Yalan Söyleme”
İbrahim Başaran “Can Dostum, Aziz Kardeşim Ahmet Ağmanvermez’in Ardından”
Ocak 2018 tarihinden önce basılı bir dergi olarak çıktığımız son yıllarda dergimizin iç kapak kısmında bulunan şöyle bir cümle vardı: “Yazana zahmet vermeyen bir yazı okuyana da zevk vermez.” Kime ait olduğundan ziyade ne manaya geldiği üzerinde durulması gereken bu cümle bir metni yazana disiplin ve gayret, okuyana da zevkli bir istifade imkânı sunacaktır.
Bu cümle, gelişigüzel olmanın ötesinde okunabilir bir çalışma yayınlayabilmek, kendini zevkle okunan bir isim haline getirebilmek isteyen yazarlara nefis bir kıvam verecektir. Aynı cümle, okuyucu nezdinde de metne ayrılan vaktin boşa geçmediği, yapılan okumanın pişmanlık vermediği şeklinde güzel his ve değerlendirmelere vesile olacaktır.
Mezkûr cümleye niye bu kadar vurgu yaptığımız konusuna gelirsek; bu cümlenin hedefine bir kesimi değil, muhatabı da hesaba katan iki tarafı birden aldığımızı belirtebiliriz. Yazarlar yazılarını bu istikamette hazırladığında önce kendi vicdanlarında bizzat onaylanmış bir yazının mutluluk ve heyecanını yaşayacak, ortaya çıkan emek ürünü yazılar sizler için de zevk veren cümleler ve paragraflardan oluşacaktır.
Her yazıyı bir tabağa, dergimizi de bir masaya benzeterek özetlersek; karşımızda birbirinden lezzetli yemeklerden oluşan bir sofra bulunmaktadır. Sofradan ne kadar istifade edeceğimiz hususu iştahımıza ve açlığımıza bağlıdır. Sofraya gündem olan lezzetlerin bayatlama veya soğuma durumundan uzak bir şekilde tazeliğini ve sıcaklığını sürekli koruyabildiğini hatırlatırsak masaya bir kez değil, tekrar tekrar oturabileceğimiz sonucuna ulaşırız. Bu sonuç bizleri acelecilikten alıkoyacak ve rahatlatacaktır.
Her yeni sayımızın birbirinden doyurucu çalışmalardan oluşabilmesi ümidiyle.
Allah’a emanet olun.