İLKADIM'DAN-İdrak Yolları Hastalığı
Kıymetli Okuyucu;
İlkadım dergisi 400. sayısına yirmi kalaya isabet eden 380. sayısı ile huzurlarınızda.
Mart ayının gelmesiyle kışı geride bıraktık diyebiliriz ama Mart’ın kapıdan baktırıp kazma kürek yaktıran bir tarafı olduğunu da unutmamak gerekiyor.
“Bir çiçekle bahar gelmez ama baharın gelişini müjdeleyen bir çiçektir.” cümlesiyle Bahar bahsimize geçebiliriz. Sonbaharı birkaç ay önce geride bıraktık ve yeniden İlkbahar mevsimindeyiz.
Baharın girizgâhı olan Mart ayının, kışın çetin günlerinin geride kalmasıyla birlikte insan ve toplum psikolojisi üzerinde olumlu etkiler yaptığı inkâr edilemez. Bu etki, kimi zaman program ve konferanslarda vurgulanırken kimi zaman da bir öğrencinin akademik kariyerinin en önemli aşamalarından biri olan tez konusu olarak karşımıza çıkabiliyor.
Amatör ama coşkulu bir sesle, güzel Anadolu’nun mütevazı köşelerinden birinde okuyan küçük öğrencinin gözlerini kameradan kaçırarak seslendirdiği “Bahar gelsin karşı dağa çıkalım, belki derdimize çare bir çiçek” sözleri de insan ruhu üzerindeki bu müspet etkiyi teyit ediyor.
Bahar’ın, biz Türkiye Müslümanları için bir de siyasi yönü var. Çanakkale Savaşlarının destanlaşan en önemli safhalarının yıldönümü Mart ayına isabet ediyor. Aynı şekilde Halifeliğin Kaldırılması ve sıcağı sıcağına Diyanet İşleri Başkanlığının kurulması da Mart ayının ilk günlerinde olan düğümlenmiş meseleler… İstiklal Marşının kabulü de Mart ayında kendine yer bulan konulardan biri.
Siyasi gelişmeleri şöyle bir sıraladığımızda, Mart’ın kapıdan baktırıp kazma kürek yaktırması tabiri insan aklında mecazen de olsa biraz daha somutlaşıyor sanki… Öyle değil mi?
Konuyu -şimdilik- biraz değiştirelim: İlkadım dergimizin Mart ayı gündeminde Kur’an ve Hadis’te geçen kıssalardan bazıları var.
Mustafa Yasir Demirkol, Ashab-ı Kehf kıssasını; Abdulkadir Yılmaz, Bahçe Sahipleri kıssasını; Muhammed İsmail Bozkuş, Hz. Musa ve Hızır kıssasını; Mehmet Şentürk de Zülkarneyn kıssasını sizler için okudu, araştırdı, çalıştı ve yazdı.
Mart ayının bizler için siyasi bir gündemi de var derken yukarıda paylaştığımız gelişmeleri de -tabiri caizse- kıssa olarak görürsek her birinden çıkaracağımız çok önemli hisseler var aslında. Halifeliğin kaldırılması, kaldırılmadan önceki süreç ve kaldırıldıktan sonra -o günle sınırlı kalmayıp- hala yaşanmakta olan “başsızlık” imtihanının bizlere ezee eze söylediği kocaman bir şeyler yok mu zannediyoruz? İmame ve tesbih taneleri örneği bu durumu özetleyen en yerinde benzetmelerden biri olarak bizlere az ve pahasız şeyler mi anlatıyor?
Ayların gündemleri değişebilir, birbirinden farklı başlıklar taşıyabilir ama müminlerin gönlünden geçen kavramlar ve gündemler ilk günkü tazeliğiyle heyecan ve gayret olarak damarlarımızda akıp meşguliyet listemizin başlarında hayat bulmalı.
Evet, hayat!
Kadınıyla erkeğiyle hayat’ı iman ve cihad olarak tarif edip bu tarife göre -Allah’ın birer halifesi olarak- yaşayanlar ne demek istediğimizi, demek isteyip de iç çekerek diyemediklerimizi çok iyi anlıyorlar diye düşünüyoruz.
…
Allah idrak yolları hastalığından hepimizi muhafaza buyursun. Amin.