İLKADIM'DAN - Her Yer Mescit Herkes Din Görevlisi
Kıymetli Okuyucu;
İlkadım dergisi 375. sayısı ile huzurlarınızda. Bu sayımızda, Ekim ayının ilk haftası olarak tayin edilen Cami ve Din Görevlileri Haftası’nı vesile edinerek malum günlere uygun içeriklerle kapak dosyamızı oluşturduk.
Murat Kaynar, Hz. Peygamber aleyhisselam Döneminde Mescidler başlıklı yazısıyla Asrısaadet olarak özlem ve heyecanla andığımız o müstesna devirde mescidlerin nasıl ve hangi maksatlarla kimlerce ne şekilde kullanıldığı inceledi. Şöyle özel bir bilgiyi bu yazıdan öğrenebiliyoruz; “Hz. Ebû Bekir’in Mekke’de evinin avlusunda edindiği namazgâh, kendisine özel olmakla beraber bir Müslüman tarafından inşa edilen ilk mescid olarak kabul edilebilir.”
Yunus Yüksel, Camilerimiz başlıklı yazısında günümüz camilerini, camileri cami yapan vazgeçilmez kavramlardan olan imam ve cemaat gibi değerleri, tecrübelerinden istifade ederek irdeledi. Şu satırları kendisinden okuyabiliyoruz; “İmamın görev şuuru ve bilinci olmazsa cami resmi bir daire görünümünde olur. … Benim en çok önem verdiğim konu görev bilinci. … Halka hizmetin Hakk’a hizmet olduğunu unutmayacağız.”
İbrahim Başaran da cami denince akla gelen kavramlar arasında olan Hutbe ve Vaazlara dair bir yazı hazırladı. Hutbe ve Vaazların İçeriklerine Dair başlıklı çalışmasında Peygamber Efendimizin hutbe irad ederken sergilediği tavır ve davranışlardan yola çıkarak günümüz hutbeleri ve hatipleri için önemli sonuçlar çıkardı.
Yazısından şöyle bir alıntıda bulunabiliriz: “Ülkemizde özellikle Cuma günleri camilerimizde yapılan vaazlar ve okunan hutbelerle ilgili insanımızın beklentisi; yapılan konuşmaların daha da bir hayatın içerisinden olması, insanlarımızın günlük yaşantıları, meslek ve görevlerini icra ederken karşılaştıkları sorunların çözümüne yönelik olması, sosyal medya denen olgunun zararlarına karşı insanımızı daha dikkatli olmaya davet eder nitelikte bulunması, ülkemiz ve dünyada cereyan eden hadiseleri insani ve İslami bir perspektifle aktarması vb. şeklindedir.”
Malum hafta münasebetiyle şekillendirdiğimiz dosya hakkında verdiğimiz özet bilgilerin ardından Cami ve Din Görevlileri kavramları üzerinde biraz durmakta fayda var.
Cami bir mekân, sınırları belirli bir alan, kubbe ve duvarların içi olarak genel kabul görmüş bir algı olarak zihinlerimize ve gözlerimize yerleşmişse de Müslümanım diyen herkes için belirli ve beratlı adreslerle sınırlı kalmaksızın necasetten arındırılmış her yer birer mesciddir.
İmam, müezzin, vaiz, hatip, kurs görevlisi, okul öncesi öğretmeni, müftü, ilgili daire personeli şeklinde zihinlerimizde yer edip Din Görevlileri olarak tarif edilen resmi meslekler dışında kalan fakat İslam’ı kendine din, davayı kendine meslek edinmiş her kul hiçbir yerden imza, onay ve müsaade almasına gerek kalmadan başlı başına birer din görevlisidir.
İman sahibi herkes için her yer mescit, iman iddiası taşıyan her fert için din tartışma götürmez bir ödev ve görevdir.
Din, sadece kamu görevlilerine havale edilemeyecek bir bütünlüğe ve genişliğe sahiptir. Resmi düzenleme ve söylemlere tabi olarak din görevini meslek edinenler karşısında, aynı sorumluluk duygusuna sahip sivil iradeler, kendilerini bir makam, kurum ve söylemle kayıtlı hissetmeyeceği için din ve iman gibi konularda daha rahat, etkili, kuşatıcı ve anlaşılır bir dil ve tebliğ araçlarına sahiptir.
Kimliğimiz olan kulluk, her mevki ve durumda neyi, nasıl yapmamız gerektiği konusunda bize bir meslek olarak dönüp yeterince ve hakkıyla nasihat etmektedir.
Ödevlerimiz gibi Görevlerimiz de Allah’ın muradına göreyse kulluk imtihanında sonuç galibiyettir.
Allah, samed’dir. Hiçbir şeye muhtaç değildir ama herkes ve her şey O’na muhtaçtır. Kudreti sonsuz olan Allah’ın görevlilere ihtiyacı yoktur ama Allah’ın muradını kendine gündem edinmek zorunda olan kulların ilahi ödevlere olan ihtiyacı kaçınılmazdır.
Cami ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle tekrar tekrar vurgulanması gerekir ki; “her yer mescit herkes din görevlisi”dir.