İLKADIM'DAN - Biz Kazandığımızda Kimse Kaybetmeyecek
Mart 2018 Editör A- A+ Sesli Dinle    |  
Sesli Dinle    A- A+

İLKADIM'DAN - Biz Kazandığımızda Kimse Kaybetmeyecek

Kıymetli Okuyucu;

İlkadım dergimiz dijital ortamdaki üçüncü sayısı ile huzurlarınızda. Matbuu olarak geride bıraktığımız 353 sayıyı ve çeyrek asır boyunca edindiğimiz tecrübeyi dikkate alırsak dijital ve mobil yayın dünyasında henüz emekleme aşamasında olduğumuz gerçeği ortaya çıkar.

Gerçekler güzeldir. İdealler karşısında insanların, kurumların kendilerini tanımasına, fark etmesine, güç yetirip yetiremediklerini bizzat tecrübe etmesine yardımcı olur. Yüzleştiğimiz her gerçek, ideallerimize giden yolda keşfettiğimiz birer ışıktır.

Gerçekler yolumuzu aydınlatır. İdeallerimizin birer ütopya değil, tam bir mefkûre olarak niyetlerimizde ve amellerimizde yer edindiğini muhatabımıza hissettirmemizi sağlar. Hitap ettiğiniz kesimlere ve kimselere gerçeklerden bahsettiğinizde yolunuzu ve sizi tutarlı bulacaklardır. Bu tutarlılık da (henüz) ulaşılamaz, güç ve imkân yetirilemez menzilleri hedef edinme maceraperestliğinden sizi koruyacaktır.

Yola çıktıklarınız ve yolda buluştuklarınız sizi gerçekleri tecrübe etmiş ve ideallerini ona göre tespit etmiş olarak gördüklerinde daha makbul yorumlarla karşılayacaklardır. Güncellenen hedefler ve her birine ulaşıldıktan sonra yenileri belirlenen idealler, zamanında takındığımız gerçekçi tavırların birer karşılığı olarak gören herkes için göz önünde apaçık bir şekilde duracaktır.

Her kesimin ve kimsenin yapabileceği en sağlam ve gerçekçi işlerden biri Allah’ın ipine sarılmaktır. Birçoğumuz şahit olamasak da gökyüzünde, yeryüzünde ve yer altında bulunan canlılar Allah’ı tespit etme halini sürekli devam ettirirler. Tespih etmek, anmak demekse bu canlıların birinci gündemi Allah’ı hatırdan hiç çıkarmamaktır.

Hablullah denilen Allah’ın ipine hakkıyla sarılmak Allah’ın sınırları demek olan hududullah’ı bilmekle mümkündür. Birçok kez duyduğumuz, tekrar ettiğimiz “Çok şey bilmene gerek yok, haddini bil yeter.” cümlesi de hududullah’ın gözetilmesi, ihlal ve ihmal edilmemesi gerektiği gerçeğini vurgulayan en veciz ifadelerdendir.

Hududullah’ı anlayıp kavrayabilmek için kullanabileceğimiz anahtar kelimelerden biri ilmihal’dir. Yani içinde bulunduğumuz hal’in ilmini bilmek ve ona göre hareket etmektir. Hareket sadece eylemi değil, söylemi de içine alır. İçinde bulunulan halde yani durumda yapılması gereken eylemleri, tavırları bilmek kadar yine bizzat içinde bulunduğumuz veya kuşatıldığımız şartlar, olaylar karşısında söylenmesi gerekenin şuurunda olmak da gerekir.

“Dilini tutan kurtuldu.” uyarısıyla kendimize çekidüzen vermeye gayret etmek de “zalimin karşısında hakikati haykırmanın, susmamanın en büyük cihad olduğunu bilmek de” şuurla mümkün olan amellerdir. “Allah’a ve ahiret gününe iman edenler ya hayır konuşsun ya da sussun.” ikazı, paragrafın başındaki ilk uyarı gibi susmanın faziletini vurgularken susmanın asla mümkün ve caiz olmadığı yerleri bilmek gerektiği de yine bir örnekle tam karşımızda durmaktadır. Susmayı ve susmamayı, susulacak veya haykırılacak yeri bilmek de Allah’ın hadlerini tanımakla çok yakından ilgilidir. Yeri geldiğinde susmak nasıl bir ibadet ise vakti geldiğinde sesini çıkarmak da bir ibadettir.

Kendilerine muttaki denen ve Allah’tan hakkıyla korkmayı başarabilenler susmayı da susmamayı da adları gibi değil, adlarından daha iyi bilir. Çünkü kendilerini harekete geçirmeyen imanın sırat köprüsünden de geçirmeyeceğine iman etmişlerdir.

Harekette bereket vardır. Bunun en hakiki örneği; hablullah’a hakkıyla sarılan, hududullah’tan gözünü ayırmayan, “Namaz dinin direği, cihad ise zirvesidir” buyuran Habibullah’tır.

“… En güzel sonuç takva sahiplerinindir.” (Kasas, 83)

O yüzden; hapsedilmemiz halvet, sürgün edilmemiz hicret, öldürülmemiz ise şehadettir.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr