İLKADIM'DAN-Birer Birer Bir Er
Kıymetli Okuyucu;
İlkadım dergimiz 383. sayısı ile yeniden huzurlarınızda.
Gerçekten huzur aradığımız aylardan geçtik, geçmeye de devam ediyoruz. Bu imtihan bize özgü değildi, bütün dünyayı ve insanlığı etkisi altına aldı. Öyle bir kuşatmada kaldı ki insanoğlu, neredeyse evinden dışarı adım atamaz hale geldi.
İnsan sağlığı kadar duyguları da bu huzursuz ortamda büyük tehditler altında kaldı. Küresel bir kaos düzeni kurmak isteyenler tarafından bu virüs vesilesiyle önümüzdeki yıllarda uygulanmak istenen ve öngörülen bir hayatın provası yapıldığı iddia ve komploları da ciddi bir şekilde gündeme geldi, tartışıldı.
“Bütün bu yaşananların parayla bir ilgisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim ama kanıtlayamam” diyenler de olduğu gibi, gidişatı küresel hesaplar ve planlar çerçevesinde okuyup anlamaya ve yorumlamaya çalışanların elindeki tek eksik delildi.
Komployu iddiadan ve daha ötesinden ayıran unsur da delil denen ikna edici kuvvetten yoksun olmasıydı aslında. 20. yüzyıl, iddia sahiplerinin faaliyetleri diyebileceğimiz büyüklü küçüklü komplo teorileri ve eylemlerini içinde barındıran bir çağ olarak geride kaldı.
Halefi olduğu yüzyıllardan aldığı mirasla 21. yüzyıl da, sınırlı sayıda insanın dışında sırrına kul planında hâkim olmanın çok zor olduğu asıllı asılsız konu ve olaylarla gündemi zorluyor. Olay küresel olunca gelişmeler de gündemden kolay kolay düşmüyor.
Kimileri gündemi işgal eden olayların kasıtlı tasarlandığını ve sahnelendiğini savunurken kimileri de Sezai Karakoç’un “Dünyada olup bitenlerin olup bitmemesi için ne yapıyorsun?” cümlesine kendini muhatap kabul ederek kasıtlı işgallere, güçleri oranında organize veya bireysel direnişler, tavırlar göstererek kendisini ve etki alanını şuurlu tutabilmenin çabasında.
Birey’i önemsiyoruz. Çünkü virüse karşı bireye dayalı bir mücadele veriliyor. Dahası bireyin bilinçlenmesi temelinde ve devlet seviyesinde bir gayret gösteriliyor. Bireyin temizlik ve hijyenine, yiyip içtiklerine, temasta bulunduklarına, görüştüklerine, uyku düzenine, yorgunluğuna, spor yapmasına ve bütün bunların sonucunda bağışıklığını güçlü tutmasına sonuna kadar dikkat çekiliyor, her seferinde en yetkili makam ve isimlerce açıklama üstüne açıklama yapılıyor. Çünkü bir bireyin korunabilmesi, bilinçlenebilmesi bir diğer bireyin aldığı önlemlerle, kendini yetiştirmesiyle mümkün oluyor.
Tek tek bireyleri hedef alan, hesaplayan bütün küresel projeler karşısında da yine bireye dayanan bir mücadelenin verilmesi gerekiyor. “Karanlık hep vardır, çabalayan ışıktır” cümlesinde olduğu gibi kendini bir fener olarak değerlendirmesi ve ona göre hareket etmesi gereken her birey, bir diğer bireyin vücut, akıl ve düşünce sağlığının kendi bilinç ve yeterliliği kadar olduğunu sürekli hatırda tutması icap ediyor.
Köşe yazarlarımızdan Prof. Dr. Mustafa Ağırman, “Sıcak Yuvamız” başlıklı yazısında kendi geçmişinden, çocukluğundan ve evindeki büyüklerinden örnekler vererek birey merkezli bu noktanın aslında ne kadar kolay, basit ve mümkün olduğunun altını çiziyor.
Birey birey bir araya gelmiş ve biz denebilecek bir aile olabilmiş toplum, organize olabilme ve örgütlenebilme özelliği sayesinde bünyesinde yer alan bireyleri koruyabilmek ve bilgi bilgi işleyerek ileri taşıyabilmek konusunda gerek duyulan miktarda güce sahiptir.
Her ne yapılacaksa işe bireyle başlanacak ama buna toplumsal bir zeminde devam edilecektir. Çünkü toplu vurukça yürekler, onu top sindiremeyecektir.
Her yeni sayımızda, kapak ve köşe yazarlarımızla aslında bu mananın altı tekrar tekrar çizilmektedir. Mananın görülebilmesi, anlaşılabilmesi, kavranabilmesi ve eyleme geçirilebilmesi ümidiyle… Bol istifadeli okumalar dileriz.
Allah’a emanet olun.