Mayıs 2006 İlkadım A- A+
A- A+

HASAN AKSAY BEY ile MÜLAKAT

İLKADIM: Hasan Aksay Hocamızda misafiriz. İnşallah Hasan Aksay Hocamızla Zeki Soyak Hocamızı konu alan bir sohbet gerçekleştireceğiz. Efendim, Zeki Soyak Hocamızın öğrenciliğinde dikkat çeken yönleri nelerdi?

HASAN AKSAY: Zeki Bey kardeşimiz öğrenciyken de çok yetenekli, kabiliyetli, çalışkan, dürüst, İslam ahlâkını yaşayan ve bu yaşadığı ahlâkı etrafına vermek isteyen güzelliklere sahip bir kimseydi. Ben Kayseri’de İlahiyat Fakültesini bitirdiğim zaman, 55-56 ders yılında öğretmenlik yaptım. Demek ki şimdi tam yarım asır oluyor. Talebelerimizin içinde üstün zekâlı, gayretli ve çalışkan Zeki Bey gibi kimseleri iyi hatırlıyoruz.

Zeki Bey üstün kabiliyetli, çalışkan ve gayretli bir arkadaşımızdı ama Zeki Beyin diğer çalışkan talebelerimizden çok farklı bir tarafı oldu. Hani ışıkların az olduğu bir şafak zamanı vardır. Bir de yaz günlerinin Mekke’de, Medine’de o ufkun çok geniş olduğu zaman ki parlak güneşin altındaki durumu var. Zeki Bey talebeliğinden sonra da çok daha parlak, çok daha büyük hizmetler yaptı. Bu sonraki hizmetleri, öncekileri biraz bizim gözümüzde küçük bıraktı. Yani Zeki Bey sonradan her yönüyle büyük bir aksiyon insanı oldu. Allah çok büyük şeyler bahşetti. Elhamdülillah, iyi bir kardeşimiz oldu. Onun yanında onu övmek de çok zor yani. Estağfurullah, böyle bir teşbih yapamayız ama Üstad, anlatmakta bir kolaylık olsun diye Peygamber efendimizin hayatını yazarken diyor ki, “seni anlatmak ne mümkün, 1000 defa hayatın yazılmış, 1001.sini mi söyleyeceğim ben, böyle bir şey olmaz ama seni tekrar etmek ne mümkün. Tekrar etmek, bir şeyi iyice posalaştırdıktan sonra anlatmaktır. Hâlbuki Seni herkes anlayabildiği kadar anlatıyor. Onun için seni anlatmakta teşbih yok, sen bir ummansın, ben kırık bir tekneyle sahilde açılmış kimseye benziyorum. Biliyorum ki bu ummanın içerisinde kaybolurum.”

Şimdi Zeki Beyi anlatabilmek zor. Hakikaten Allah bir insana lütfederse her tarafıyla lütfediyor. Tabiİ O da layık olursa lütfediyor. Kurduğu Mefkûreci Öğretmenler Derneğiyle ülkeye çok büyük hizmet etti. Eserleriyle çok büyük hizmet etti, yayınlarıyla çok büyük hizmet etti, yetiştirdiği insanlarla hepsini geçti. Yani bir de öyle insanlar yetiştirdi ki “ben Zeki Hocamla beraber çalıştım” diyen adamın, dürüstlüğünde, pırlantalığında, hedefinde, çalışmasında bir başka eda, bir başka tavır oluyor. Elhamdülillah, Türkiye’de dervişlikte de bu oluyor ama bir takım noktalar eksik kalıyor. Yani şimdi edep menşei bakımından Zeki Beyle beraber yetişen insanlar, beraber çalışan insanlar bir dervişten daha ileri. Ama öbür tarafta ilmi ve eser verme noktasında da çok büyük bir gayrete sahip. Bu bakımdan Zeki Beyin nasibini anlatmak biraz zor. Nasıl anlatalım Zeki Beyi. Zeki Bey, bizim öteden beri çok saygı duyduğumuz bir kardeşimiz. Allah ecrini ziyade eylesin. İnşallah bu hizmetlerini, yetiştirdiği talebeler, beraber çalıştığı kardeşler çok daha ileriye götürecek, öyle ümit ediyorum.

 

İLKADIM: Ben O’nun öğrencisiyim. İmam Hatip Lisesindeyken müdürümüzdü. Ben küçük bir çocukken Allah razı olsun bizi aldılar, yetiştirmeye çalıştılar. Biz O’na layık olamadık.  Hocamızın bize vermek istedikleri, başta itikadımızın güzel olması, öğrenip, salih amel işlememizdi. Ülkede olup bitenleri çok iyi gözlemlememizi sağlardı. Her sohbetinde, her konuşmasında vatanını, milletini, dinini çok sevdiğini anlardık. Bunun için de nerde olmamız gerekiyorsa orasının adresini verirdi. Grup çalışması yönü çok dikkatimizi çekerdi. Hiçbir zaman rotasından şaşırmamış bir hali vardı hocamızın. Öğrencilikten beri böyledir diye düşünüyorum.

HASAN AKSAY: Öyledir, çünkü ömrü öyle geçti. İnsan eğer gerçekten İslâmi şuurla şuurlandığı zaman her şey çok güzelleşiyor. Şimdi Zeki Bey, Yasin Hatipoğlu vesaire o zamanda çalışkan talebelerdi sınıflarında. İleri kimselerdi, güzel hocaları vardı, Kayseri İmam Hatip okulunda.

 

İLKADIM: Zeki Hocamızın fikir ve çözüm üretme konusunda sizin dikkatinizi çeken yönleri var mı?

HASAN AKSAY: Çok değişik bir nasip sahibi. Türkiye’de, balık gölüne göre büyür diye bir şey var. Bütün güzel fikirler, Anadolu’da yetişen insanların İstanbul’a veyahut da daha büyük bir şehre gelmesiyle oradan yayılmışlar. Ama üstat Zeki Bey, başka bir üstat. Gitti, Anadolu’nun bir köşesinde yerleşti ve bütün Türkiye’ye oradan ışık verdi. Gerek teşkilat bakımından, gerek adam yetiştirme bakımından ışık verdi. Gerek eserleri bakımından, mecmuaları, vs. bakımından kuytu bir yerden bu işleri yaptı. Hâlbuki öteden beri bilinen bir söz söylenir, denir ki; ovacıkta tepecik kendini dağ zanneder ama üstat tabiri caizse Aladağ’ın başındaki tepe gibi. Her yerden gözüken bir noktaya geldi. Öyle Anadolu’da tepeye çıkmadan her yerden gözüken bir noktaya gelebilmek imkânı yok. Hem edebiyle, hayâsıyla, çalışkanlığıyla ve dostluk grubuyla, öyle bir grup oluşturdu ki o grup da görünen bir seviye kazandı. Şimdi Çukurova da bir tepe yaptı o tepeden de Aladağ’ın üstüne çıkıldı. Etrafındaki insanlar, orayı yükselttiler. Yeni bir jeolojik hadise oldu.

 

İLKADIM: İstanbul’dan bakınca da Nevşehir’deki o çalışmalar gözüküyor.

HASAN AKSAY: İstanbul’dan gözüktü, Adana’dan gözüktü, her yerden gözüktü. O çalışmanın gözükmediği yer kalmadı. Ama bu çalışmayla beraber onun etrafındaki halkanın da bir yükselmesi oldu. Bu jeolojik bir hadise gibi oldu. Onun için Allah daha güzellerini nasip eder inşallah, daha uzun ömürler verir. Acılarını Allah dindirsin. Bu nasip, çok büyük bir nasipti. Onun için O’nunla övünüyoruz. Her zaman onu söylüyoruz. Bütün talebelerimiz güzeldi. Kayseri İmam Hatip’te çok değerli talebelerimiz vardı. Atılacak kimse yoktu. Zaten insanın şahsiyet olarak değişebilmesi İslam’ın tam gönülden kabul edilmesiyle mümkün oluyor. Başka türlü, bir kişinin Hz. Ömer olması mümkün değil. Bütün mesele o şuurla şuurlanmakta oluyor.

Mevlana hazretlerinin bir sözü var; “Kötü ahlâklıların ilmi ateşten kötüdür, yılan ağzında zehir damlası ab-ı hayat” diyor. Şimdi bu bilse ne olacak, bilmese ne olacak. Yani hayâyı bilmiyor, edebi bilmiyor, insanlığı bilmiyor, adaleti hiç bilmiyor. Cüzdanıyla vicdanı arasına sıkışıyor orada ezilip gidiyor. Orada ezilmemek için, iman sahibi, ahlâk sahibi olmak gerekiyor. Bu da kendiliğinden olmuyor, mutlaka İslam’a dayanmak gerekiyor. Elhamdülillah Allah Teala İslam nimetiyle nimetlendirmiş bizi, ne kadar şükretsek azdır.

Dolayısıyla Zeki Beyi, O’nunla birlikte çalışan kardeşlerimizi ben gönülden tebrik ediyorum. Burada biz Teha’da da Zeki Beyin talebesi arkadaşlarla da çalıştık. Çok da memnun olduk. Hatta Balkanlarda ve Kafkaslardaki camilerin, Osmanlı’dan kalan eserlerin bir belgeselini yapalım dedik ama Teha’nın ömrü yetmedi bu işe.

 

İLKADIM: Hocamızın saygı ve vefası nasıldı?

HASAN AKSAY: Çok müstesna bir insandı, Allah razı olsun her bayramda arar, utandırır bizi. Geçen ben arayayım dedim,  Osmaniye milletvekilinin kardeşi doçent, kanser üzerinde, onu söylemek için aradım. Sağ olsunlar burada epeyce talebelerimiz var dediler, hocalığın da en güzel taraflarından birisi bu.

 

İLKADIM: Hizmet edene, hizmet edilir diye bir söz var efendim. Kendileri hizmet etmişler, davaya, İslam’a. Öğrencileri de elbette ki Hocamıza hizmet edeceklerdir. Zeki Hocamızın bir sözü var efendim, sürekli bunu söyler hocamız. Siyasette yönetim tek başlı olur. Hiçbir zaman iki tane halife olmamıştır. Hiçbir zaman iki tane yönetici seçilmemiştir. Yöneticiye yardımcı olanlar vardır, teşkilatta yardımcı olanlar vardır ama aynı teşkilattan iki tane kurulmamıştır.

HASAN AKSAY: Evet, muhakkak. Efendim sen YÖK’ü kurdun diye istediğin yöne git. Sende adalet cihazı var diye istediğin gibi git dersen bunun sorumlusu siyasettir. 550 tane lider çıkmalı mecliste, 150 tane de senatör çıkmalı, 700 kişi. Bu 700 kişi bir kişiyi meydana getirmeli, istişare olmalı çünkü. Lider tek olacak ama liderin istişare edebilmesi için bu 700 kişinin de lider olması lazım. Şimdiki durumda böyle bir şey yok. Millete bakma imkânı yok hiçbir milletvekilinin. Yönünü millete dönüp de Zeki Soyak da ne diyor diye bakamıyor. Niye bakamıyor? Çünkü tayin eden kimse yetkili oluyor, Yani şimdi burada 5 kişiyiz. Ben, tek başıma hareket etme imkânı olunca sizi dinlemeye önem vermiyorum. Onun için de yanılıyorum. İstişareden uzaklaşıyorum ve yanılıyorum. Hâlbuki beşimiz de aynı reye sahip olsak ama ben lider olsam, yine neticeyi ben söyleyeceğim. Ben de her zaman bunları dinlemezsem, akıl mantık gereği bunları beraber tutamam diye düşüneceğim.

Zeki Bey büyük bir aksiyon adamıdır. Zeki Beyin farklı tarafları şu; bir insan hem fikir adamı hem aksiyon adamı olamıyor. Ya fikir adamı oluyor, ya derviş oluyor, adam yetiştiren bir adam oluyor. Biz mesela tek yönlüyüz bizim bir tarafımız var. Zeki Bey yazar, Zeki Bey adam yetiştirir, mesela biz adam yetiştirmeyi yapamıyoruz. Zeki Beyin dört tane aktivitesi var. Dergi çıkarıyor, dergi çıkarmak ayrı bir şey, gazetecilik ayrı bir şey, bunlar ayrı vasıflar isteyen özellikler. Ama ayrı vasıflara rağmen Zeki Bey bunların hepsinde başarılı oldu. Biz de yapıyoruz, gelen arkadaşla konuşuyoruz ama o konuşmayla adam yetişmiyor. Bizim öyle bir talebimiz yok. Öğretmenlik biz de yaptık ama senin yetiştirdiğin kimseyiz diyen yok bize. Politika da var bizde. Sizinle başladık, sizinle yetiştik diyen var ama Zeki Bey her konuda kendini her yerden, bütün Türkiye’den görünen konuma getirdi. Tabii bunda sizlerin de rolü çok, zemini yükselttiniz orada. Zemini yükselten bir grup orada doğdu. O gruba da şükranlarımızı borçluyuz.

Şehzade hazretleri diyor ki; “İnsanın insanlığı, teşekkür etmesiyle başlar, eğer bir iyilik gördüğü zaman o iyiliği anlayıp da teşekkür etmiyorsa bırak o insanı insanlıktan değildir” diyor. O halde biz Allah’a ne kadar teşekkür etmemiz lazım. Bir nefes alamasak patlarız. Bir nefes veremesek çatlayıp ölürüz. O halde bir nefeste iki kere Allah’a teşekkür etmemiz lazım. Bu mümkün mü? Değil, onun için de Allah’ın affına sığınıyoruz.

 

İLKADIM: Allah razı olsun efendim.

HASAN AKSAY: Allah sizlerden de razı olsun

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr