Mayıs 2010 Nureddin SOYAK A- A+
A- A+

DİPSİZ FİTNE

Hakkın karşısına dikilen her türlü fikri, kavli, fiili, itikadi, ictihadi, şahsi, kavmi, siyasi ve gayri ahlaki faaliyetler birer fitnedir. İnsanlığın kokuşmasına ve bozulmasına sebeptir.

Fitne Hak ile halkın, halk ile halkın arasına girmektir. Arasını bozmaya çalışmaktır. Fitne ile halk halıkından ve birbirlerinden uzaklaştırılmaya çalışılır. Kurtta sürüye dalarak fitne çıkarır ve sürüden ayrılanı hemen kapar. Halkla halıkı arasına fitne sokan hedefine ulaşırsa halkın imanını çalar ki en büyük fitne budur. İnsanlar arasına fitne sokan hedefine ulaşırsa başta huzur ve sükûn olmak üzere her güzel şeyi çalar. Fert ve toplumları tüm güzelliklerden mahrum bırakır, çirkinliklerle doldurur.

İnsanoğlu varoldukça devam edecek olan fitne ateşini ancak ilahi ve nebevi öğütlere kulak vererek söndürebiliriz. Fitne bazen ilahi bir imtihan vesilesi bazen beşeri bir azgınlık neticesi, bazen hayırla bazen şerle ortaya çıkar.

Rabbimiz:

“Bir deneme olarak sizi hayırla da şerle de imtihan ederiz.” (Enbiya 35) buyurmaktadır.

Mümin ferasetiyle fitneyi hissetmeli, görmeli, duymalı, ne fitne çıkarmalı, ne de fitneye malzeme ve alet olmalıdır.

Rabbimiz:

“Fakat siz kendinizi fitneye uğrattınız, gözlediniz, şüphe ettiniz ve allah’ın emri gelinceye değin kuruntu sizi aldattı.” (Hadid 14)buyurarak münafıkların şüpheleri, ihtiras ve kuruntuları neticesi kendi kendilerini fitneye uğrattıklarını haber vermektedir.

Rabbimiz:

“Mümin erkekleri ve mümin kadınları fitneye uğratıp, sonra da tevbe etmeyenler, onlar için cehennem azabı vardır ve onlar için yanma azabı vardır.” (Buruc 10) buyurmaktadır.

İnsanlar arasına fitne tohumları ekenler. Onlara zulmedip haksızlık etmiş olurlar ve bunun cezası tevbe etmedikleri takdirde cehennemde yanma cezasıdır. Fitne çıkaranlar bu hakikati bilmiş olsalardı, asla fitne çıkarmaya teşebbüs etmezlerdi. Her türlü fitnenin toplumda yeşermesine asla fırsat verilmemelidir.

Rabbimiz:

“Bir de öyle fitneden sakının ki içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz. (umuma sirayet eder ve hepsini perişan eder)” (Enfal 25) buyurarak fitnenin sadece fitneci zalimler değil imkânı olduğu halde ona mani olmayan kimseleri de perişan ettiğini haber vermektedir. Fitne konusunda hiçbir Müslüman vurdumduymaz olamaz imkânlar ölçüsünde her türlü fitne engellenmelidir. Fitneciler fitnelerinin engellenmesinden asla hoşlanmazlar. Onların fitne oklarının kendisine çevrileceğini bilerek ciddi bir mücadeleye hazır olmalıdır. Onların fitnelerinden çekinerek önemli bir vazife ihmal edilmemelidir. İnanan samimi Müslümanlar, müşrik ve münafıkların saldırılarından çekinerek ilahi sorumluluğunu terk edemez.

Rabbimiz:

“İnsanlardan ‘Allah’a inandık’ deyip de, Allah yolunda kendisine eziyet edilince, insanların fitnesini Allah’ın azabı gibi tutan vardır.” (Ankebut 10) buyurmaktadır.

Allah yolunun samimi müdafilerini hiçbir beşeri fitne durdurmamalıdır.

Rabbimizin fitne konusundaki talimatı kesindir.

“Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) da yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.” (Bakara 193)

Müslümanın en önemli vazifelerinden biride fitnenin yok edilmesidir. En yakın çevresinden başlayarak halka halka fitnenin tüm yeryüzünden yok edilmesi Allah Teâlâ’nın mülkünün bu fitne pisliğinden temizlenmesidir.

Rabbimiz kullarına fitneyi yeryüzünden tamamen silinceye yok edinceye kadar savaşılmasını emretmektedir. Her türlü zulmün yeryüzünde banileri zalimlerdir. Zalimler çeşit çeşit fitnelerin icrasında ellerini yakmamak için taşeronlar kullanırlar. Onun için fitnenin kökleri genelde derinde olur. Bunları bilip ona göre tedbirler almak gerekir. Büyük fitnelerden biri de yalan ve iftiradır. İfk hadisesi ile Hz. Aişe validemize atılan zina iftirasını tezgâhlayan Abdullah b. Ubey iken kendisini gizlediği için değnek cezası ona uygulanamamış Hasan b. Sabit, Mıstah ve Hamme bt. Cahş’a uygulanmıştır.

Rabbimiz fitnenin ne kadar büyük bir günah olduğunu bize haber vermektedir.

“Fitne, adam öldürmekten daha büyük bir günahtır.” (Bakara 217)

Katillikle bir kişi ölürken belki fitnenin kapasitesine göre binler yüzbinler katledilmektedir. Peygamberlerin aralarında bulunduğu toplumlarda bile büyük fitne ateşleri yakılabiliyorsa günümüzde fitne konusunda ne kadar duyarlı ve hassas olunmalıdır. Kaldı ki günümüzde fitne yeryüzünde altın çağını yaşamakta, en büyüğünden en küçüğüne bütün fitneler icra edilmektedir. Sanki Adem -aleyhisselam-dan günümüze kadar bütün ümmetlerin yaşadığı fitneler günümüzde şube açmış faaliyetlerini hızlı bir şekilde sürdürmektedirler.

İslamın gerçek mananda hâkim olduğu fertlerde ve islamın gerçek manada hâkim olduğu toplumlarda fitne barınamaz ve bu toplumlara fitne hep kâfir ve münafıklar tarafından sokulmaya çalışılır. Feraset, basiret ve sabırla bu fitneler aşılmaya çalışılırsa bu onlar için hayır bile olabilir.

Rabbimiz:

“(Peygamberin eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir.” (Nur 11)

“Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir.” (Münafıkun 1)

Nitekim Aişe validemize yapılan bu iftira ve fitne Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz başta olmak üzere bütün Müslümanları çok üzmüşse de münafıkların başı Abdullah b. Übey bu olayla birlikte kendi adamları içerisinde bile etkinliğini yitirmiş, münafıklarda yalanlarıyla birlikte deşifre olmuşlardır.

Fitnenin kökünün kazınabilmesi için Müslümanların hem ferdi hem de toplumsal düzeyde islamı hayatlarına hâkim kılmaları şarttır. Yoksa bu ortamlarda ömürleri uzun sürmese de çok firavunlar, çok nemrutlar, çok izmler türer. Bunlarda insanlığın yüzyıllarına mal olur. İnsanlık tarihine baktığımızda, insanlığın çok acayip fitneler yaşadığına şahit oluyoruz. Bazen bir kişi tek başına bir fitne olurken (firavun ve nemrut gibi). Bazen bir kavim fitne oluyor (yecüc - mecüc ve Moğollar gibi). Bazen ideolojik fitne oluyor (kominizm ve faşizim gibi). Bazen muharref dinler fitne oluyor (haçlılar ve Yahudiler gibi). Ama şu bir gerçek ki fitne gücünü Müslümanların zaafiyetinden almaktadır. Ne zaman Müslümanlar güçlenmişse fitne suspus olmuş, ne zaman Müslümanlar güçsüz hale gelmiş her türlü fitne ayyuka çıkmıştır. İnsanlığın her türlü fitneden kurtuluşu için Müslümanların güçlü olması şarttır. İnsanları fitneye sevkeden saikler o kadar çok ki; nefis ve şeytan başta olmak üzere mal, mülk makam mevki şan şöhret para pul eş arkadaş çoluk çocuk… Sanki bir labirent gibi. Bütün bu engeller ancak, güçlü bir iman, salih amel ve güzel bir ahlakla aşılabilir.

Aman ya rabbi, şu memlekette dönen fitne dolaplarına ne demeli, dönerli iktidar oyunu oynamaya alışmış. İktidar sahipleri iktidarın kendilerine dönmeyeceğini fark edince mızıkçılık yapıp ne fitneler ne dolaplar çevirirlermiş. Bu dolaplar ortaya çıkıp enselenince feryatları ayyuka çıktı. Dokunulmaz kanunlarla korunan dokunulmaz adamlar laiklik adı altında milletlin dokunmadık ne dinini, ne imanını, ne ahlakını, ne malını, ne de canını bıraktı.

Başörtüsü zulmü, imam hatipler, milleti camide bombalama planları, faili meçhul siyasi cinayetler, perde arkası çıkar ve menfaat ilişkileri. Emir komutayı bırakıp, para babalarından gazete patronlarından iç ve dış mihraklardan haber al emir al. İşte o zaman dünyada da ahirette de rezil olursun. Bir öyle bir böyle olmaz safınızı belirleyin. Vatandan milletten tarafa mısınız, çıkar ve menfaatinizden tarafa mı? Çıkar ve menfaat taraftarlarının akıbeti belli onların sığınağı hastane mekânı hapishane oldu. Bu memlekette terör fitnesini bitirmekte suç oldu. Demek ki birilerinin ekmek kapısı yahut siyaset kapısı o da biterse adamlar neyle siyaset yapacak. Ne güzel demişler “alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste”. Devlet kurumlarının aklıselim yöneticileri, savunma psikolojisi ile hareket etmeyi bırakıp içindeki fitne unsurlarını ayıklayarak vatana ve millete hizmet etsin, en büyük hizmet madalyası budur. Bazı kurum ve kuruluşlar, topyekûn arınmışlık gururunu yıksınlar, gerçeği görsünler.

Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz ne güzel buyurmuş:

“Zalim ve mazlum kardeşine yardım et. Ya rasulullah mazlumu anladık, zalime nasıl yardım edilir?

Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz, zulmünü engelleyerek.” buyurmuştur. topyekûn bu zulüm ve haksızlığa dur diyerek adaleti hâkim kılalım.”

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr