Ahkâm-ı Şer’iyye’nin İstinat Ettiği Deliller
Aralık 2016 İlkadım A- A+
A- A+

Ahkâm-ı Şer’iyye’nin İstinat Ettiği Deliller

Bu deliller, kitap, sünnet, icma ve kıyas olmak üzere dörttür.

1-Kitap: Allah Teâlâ tarafından Cibril-i emin vasıtasıyla yirmi üç senede Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem efendimize ayet ayet, sure sure inzal edilen; lafzı da manası da Allah’tan olan Kur’an-ı Kerim’dir. O’ndan sonra bir kitap gelmeyecektir.

2-Sünnet: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mübarek sözleri, fiilleri ve yanında yapılan bir fiile ses çıkarmayıp sükût etmeleridir ki, ümmet için Kur’an’dan sonra ikinci delildir. Yapılan tariften de anlaşılacağı üzere sünnet üç kısımdır:

a- Kavlî sünnet.

b- Fiilî sünnet.

c- Takrîrî sünnet.

Sünnetler, rivayet edenlerin sayısına ve kuvvet derecelerine göre üç kısımdır:

a-Mütevatir sünnet: Yalan üzere ittifak etmeleri aklen caiz olmayan bir topluluğun, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet ettikleri sünnetler, hadislerdir. Mütevatir olan sünnetler katî hüküm ifade ederler. İtikat, ibadet ve muamelatta delildir. Mütevatir sünneti, hadisi inkâr küfürdür.

b-Meşhur sünnet: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den başlangıçta bir iki zatın rivayet ettiği bilâhare ümmet arasında şöhret bulup ikinci ve üçüncü asırlarda tevatür derecesine ulaşan sünnetlerdir. Bu sünnetleri reddeden kişi küfürle itham olunmazsa da fâsık ve sapıktır.

c-Haber-i ahad: Bir kişinin bir kişiden, bir kişinin bir topluluktan veya bir topluluğun bir kişiden rivayet ettiği sünnetlerdir. Bu hadisler ile de ibadet ve muamelat hususunda amel edilir. İnkârı küfre düşürmez, kişiyi fasık, sapık olarak vasıflandırmaz ise de bu gibi kişiler bid’at ehlinden sayılır.

3-İcma: Aynı asırda bulunan Müslüman müctehidlerin şeriatla ilgili bir hüküm üzerinde ittifak etmeleridir. Bu ittifaka icma-ı ümmet denilir. Buna göre dinî bir meselede icmanın vaki olması, ancak ictihad etmeye salahiyetli aynı asırda yaşayan müctehid ulemanın ittifakı ile mümkündür. Yoksa bir kısım dinî meseleleri bilen, dinî ilimlerle meşgul olan kişilerin veya halkın bir meselede ittifak etmeleri icma değildir.

4-Kıyas-ı fukaha: Herhangi bir meselede sabit olan bir hükmü aralarındaki bir benzerlikten dolayı ictihad yoluyla başka bir meselede de cari kılmaktır. Mesela, bir ölçek buğday verip onun karşılığında bir ölçekten daha fazla buğday almak faiz olur. Buğdayın biri diğerinden kaliteli olsa da durum böyledir. Bu hususta nas varid olmuştur. Sebebi ise, aynı cins olması ve tartılmasıdır. Keza, 5 kilo pirinç verip karşılığında 6 kilo pirinç alınamaz. Bu hususta nas olmadığı için pirinç buğdaya kıyas edilerek bu hüküm verilmiştir. Çünkü burada da sebep aynıdır. Aynı cinsten olmak ve tartılmak.

İctihad: İbadet ve muamelata ait bir hükmü, delilinden çıkarmak için bütün gücünü kullanmaktır. Bu gibi hükümleri delillerinden istinbat eden, çıkaran zata müctehid denir.

FUKAHA’NIN TABAKALARI

Ulema, fukahayı yedi tabakaya ayırmıştır. Şöyle ki:

1-Şeriatta müctehid: Dört mezhebin imamları olan İmam-ı Azam, İmam-ı Şafi, İmam-ı Malik ve İmam-ı Ahmed şeriatta müctehid olanlardır.

2-Mezhepte müctehid: İmam-ı Azam’dan sonra mezhebimizin en önde gelen fakihleri, İmam-ı Ebu Yusuf, İmam-ı Muhammed, İmam-ı Züfer ve diğer mezheplerin bu durumda olan fakihleri mezhepte müctehiddirler.

3-Meselede müctehid: Bu fakihler, mezhep imamından yani şeriatta müctehid olan zattan görüş beyan edilmemiş meselelerde ictihad edenlerdir. Şemsü’l-Eimme Serahsi, Ebu Hasen Kerhî, Fahrü’l-İslam Pezdevi, Kadıhan ve benzeri bu tabakadandır.

4-Ashab-ı tahric: Bu tabakadaki ve bundan sonraki üç tabakadaki fakihlere, mukallid denilir. Bunlar ictihada muktedir değillerdir. Bunların birinci tabakasında bulunanlara Ashab-ı Tahric denilir. Bu zevat şeriatta müctehid veya mezhepte müctehid olan fakihlerden iki manaya da ihtimali olan mübhem bir hükmü benzerlerine mukayese ederek kendi görüşlerine göre izah ederler. Veya iki vechi olan mücmel bir kavli tafsil edebilirler. Fahrûddin Râzi vb.

5-Ashab-ı tercih: Çeşitli rivayetlerden, bir kısmının diğerlerinden üstün olduğuna kanaat getirip bu evlâdır, bu görüş daha sahihtir gibi görüşlerini serdeden fakihlerdir. Kudûrî, Merginânî, İbni Hümam gibi.

6-Ashab-ı temyiz: Bu tabakadaki ulema, rivayetlerin kavîsini, daha kavîsini, zayıfını, daha zayıfını birbirinden ayırabilen zevattır. Kenz, Vikaye sahipleri gibi.

7-Mukallid-i mahz: Bu tabakadakiler, kuvvetli ve zayıfı birbirinden ayırt edemeyenlerdir. Bunlar bir mezhebe ait hükümlerin meselelerin büyük bir kısmını hıfz etmiş âlimlerdir.

Maalesef zamanımızda bir kısım kişiler hiç de ehil olmadıkları halde ictihada cüret ediyorlar ve hatta daha önce hakkında icma vaki olmuş meselelerde bile ictihad etmeye kalkışıyorlar. Böylece hem kendileri sapıtıyor hem de bir kısım insanları saptırıyorlar. Bu gibilere asla iltifat edilmemeli, yalan yanlış fetvalarına uyarak İslami yaşantımızı ifsat etmemeliyiz. Dünyanın geçici menfaatlerine aldanıp, ahiretin ebedi nimetlerinden mahrum olmamalıyız. Rabbimiz bizleri, tüm ümmeti Muhammedi her türlü sapıklıktan, dalâletten, kötü âlimlerin şerrinden, her türlü şerirlerin şerlerinden muhafaza buyursun. Amin...

Hasan-ı Basrî rahmetullahi aleyh, dünyaperest, dünyaları için ahiretlerini feda eden, mevcut düzene yaltakçılık yapan âlimleri hep kınamıştır. Bir gün Hasan-ı Basrî, Basra valisinin kapısı önünde bekleşen âlimleri görür ve onları şöyle azarlar:

“Niçin burada bekliyorsunuz? Cenab-ı Hak sizin gibi hükümdar kapısında bekleşen âlimleri çoğaltmasın. Sizler dünyalık peşinde koşan şu hükümdarların huzuruna mı girmek istiyorsunuz? Allah’a yemin ederim ki, onlara yakınlık iyilerle beraber olmaya benzemez. Onların meclisleri salihler meclisi gibi değildir. Hadi burayı terk edin. Cenab-ı Hak iman edenleri sizin şu halinize düşürmesin. Ayakkabılarınızı ve en güzel elbiselerinizi giymişsiniz.

Saçlarınızı keserek, gözlerinize sürme çekmişsiniz. Şu halinizle sizler ne kötü bir cemaat oldunuz. Tamahınızdan dolayı bıyıklarınızı bile kesmişsiniz. Yazık size. Ulemayı rezil ettiniz. Allah celle celaluhu iki yakanızı bir araya getirmesin. Eğer siz tenezzül ederek onlardaki servete göz dikmeseydiniz, elbette onlar size yönelecek, sizdeki ilme gıpta edecekti. Fakat siz mal ve servete tamah ettiniz. Bu yüzden onlar ne size meyletti ne de sahip olduğunuz ilme. Cenab-ı Hak kendisinden uzaklaşan kullarını işte böyle rahmetinden uzaklaştırır.”

Allah Teâlâ, tarih boyunca bu ümmete çok değerli âlimler lütfetmiş böylece kötü âlimlerin yalan yanlış fetvalarından Müslümanları korumuştur. Onlar bütün ömürlerini İslam’a ve ümmete hizmetle; din düşmanları ve kötü âlimler ve bidat ehliyle mücadele etmekle geçirmişlerdir.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr