Hz. Yusuf ve Hz. Yunus’un Tebliğ Metodu
Şubat 2017 Fatih YILMAZ A- A+
A- A+

Hz. Yusuf ve Hz. Yunus’un Tebliğ Metodu

Allah Teâlâ’nın insanları irşat için vazifelendirdiği tüm peygamberleri aynı özelliği taşıyarak insanları bir olan Allah’ın dinine çağırmışlardır. Muhaliflerinden dayanılmaz boyutlara varan zulüm ve baskı görmelerine rağmen, yaptıkları tebliğden dolayı herhangi bir ücret istemediklerini de beyan etmişlerdir. Peygamber aleyhisselam efendilerimiz en zor şartlarda dahi Allah’ın dinini yaymaya, tebliğ vazifesini yerine getirmeye gayret etmişlerdir. Tebliğ vazifelerini yerine getirirken zamanı gelince yaparım ya da fırsatını bulursam söylerim dememişler ve en zor şartlarda görevlerini eksiksiz yerine getirmişlerdir.

Zindandaki iki gencin sorularıyla Yusuf aleyhisselam’ın cevabı üzerinde durmak istiyoruz. Ayetlerde şöyle buyruluyor: “Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz dedi.

(Yusuf) Dedi ki: Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben Allah’a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerin kendileridir.” (Yusuf, 36-37)

Yusuf aleyhisselam gençlerin rüyalarını yorumlamadan önce hemen kendilerine bir olan Allah inancını yani Tevhid’i telkin ediyor. Onlar bu tebliği dinlemek zorundalar çünkü arkasından asıl kendilerinin sormuş oldukları rüyaları tabir olacak. Yusuf aleyhisselam rüyayı yorumladıktan sonra onlara Allah inancını anlatmış olsaydı dinlemeyeceklerdi. Çünkü alacaklarını almış olacaklardı. İşte bu bir Peygamberin müthiş tebliğ metodudur.

Burada, zindandaki gençlerin “Biz seni güzel davrananlardan görüyoruz “ demeleri öncelikle dikkat çekiyor. Demek ki, sorular yapıcı bir üslupla sorulmalı; cevap verecek zâtın hususiyetleri samimiyetle ifade edilmelidir.

RÜYA YORUMLAYAN PEYGAMBER

Cevaba gelince; Yusuf aleyhisselam zindan arkadaşlarının rüyalarını tabir etmeden önce, kendisinin hak din üzere bulunduğunu ve sahip olduğu rüya tabiri ilminin, Cenâb-ı Hak tarafından bahşedildiğini söylemiş; acziyetini ifade ederek onların dikkatlerini Cenâb-ı Hakk’a çevirmiştir. Sonra onları tevhide hazırlayarak hak dini kendilerine tebliğ etmeyi arzu etmiştir. Tevhidi anlatırken de onlar için fiilî kıstas olur düşüncesiyle öncelikle kendi hayatından bir misal vermiştir. Kendisinin, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan putperest Mısırlıların dinlerine asla iltifat etmediğini, bundan şuurlu bir şekilde yüz çevirdiğini söylemiştir. Böylece, zindan arkadaşlarının mevcut hallerinin doğru olmadığını ihsas etmiş; onları “Mevcut halimiz doğru değilse ne yapmalıyız?” sorusu üzerinde düşünmeye sevk etmiştir.” Bundan sonra hem kendi kimliğini açıklamak ve hem de uyulacak doğru yolu göstermek üzere şöyle demiştir:

“Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz…

Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı? Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur…

Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyalarınıza gelince), biriniz (daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından (beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir.” (Yusuf, 38-41)

HZ. YUSUF’UN ZİKREDİLEN DAVRANIŞI

Görüldüğü üzere Yusuf aleyhisselam zindandaki gençleri öncelikle vereceği mesaja hazırlamayı tercih etmiş, gördükleri rüyanın yorumunu bundan sonra haber vermiştir. Bu mübarek ayetler özelde Yusuf aleyhisselam’ın tebliğ üslubunu bildirmekte, genelde nebevî yolda yürüyerek İslam’ın değerlerini istikbale taşıyacak tebliğ erlerine yol göstermektedir. Soru sormanın nezaketiyle, faydalı olacak cevabın sınırlarını işaret etmektedir.

Yüce Kitap’ta bundan başka ayetlere baktığımızda, soru ve cevaba dair “efradını camii, ağyarını mani” bir çerçeve çizildiğini görüyoruz; muhtelif ayetlerde soruların nasıl sorulması gerektiği bildirdiği gibi, nasıl sorulmayacağı da öğretilmektedir. Buna göre önemli sorular, öğrenmek veya bilinmesini sağlamak niyetiyle konusunda bilgili ve yetkili olan güvenilir kişilere sorulmalıdır. Cevap da soru sahibinin zihnini doyuracak, gönlünü mutmain kılacak zenginlikte olmalı; muhatabı hayra ve hakka teşvik edecek ifadelere öncelik verilmelidir. Böylelikle insani ilişkilerin anahtarı durumundaki soru ve cevap unsuru yerli yerince değerlendirilmiş olacaktır.

HZ. YUNUS aleyhisselam

Yunus aleyhisselam Musul yakınlarında bulunan Nineva (Ninova) halkına peygamber olarak gönderilen, Kur’an-ı Kerim’de adı geçen yirmi beş peygamberden biridir. Babası Meta salih kimselerdendir. Annesi ve babasının duası üzerine Allah’ın kendilerine Yunus isminde bir evlat verildiği rivayet edilmektedir. Meta, oğlu Yunus dünyaya gelmeden önce vefat etmiştir. Çocukluğunda annesinin yanında yetişen Yunus peygamberin birçok olağanüstü olaylarına şahitlik eden annesi, ileride büyük bir insan olacağını o zamanlarda anlamıştır.

“Zünnûn’u da hatırla. Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde ‘Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum.’ diye dua’ etti. Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.” (Enbiya, 87-88)

Zünnûn; balık sahibi demektir. Burada Hz. Yunus aleyhisselam’ı ifade etmektedir. Yunus aleyhisselam peygamber olarak gönderildiği kavminin yola gelmemesi üzerine Allah Teâlâ’nın henüz bir izni olmadan kavmini bırakarak ayrılıp gitti ve bir gemiye bindi. Geminin yürümemesi veya batma tehlikesi geçirmesi gibi bir nedenle yolculardan birisinin denize atılması gerekti. Kura çektiler, Yunus peygambere çıktı ve denize atıldı. Denizde kendisini bir balık yuttu. Bir süre balığın karnında Allah’a dua eden Yunus peygamberi balık sahile attı. (Diyanet)

Hz. Yunus, otuz yaşına gelince kavmi Ninova halkına peygamber olarak emrolunmuştur. Balık da tutan peygamberin diğer adı Zinnun (Sahib-i Hut) olarak da bilinmektedir.

Yusuf aleyhisselam ve Yunus aleyhisselam’ın ayetlerde zikredilen davranışları bizler için önemli bir örnektir. Buna göre mü’minler en zor şartlarda bile tevhidi tebliğden geri durmamalı ve her türlü iyilik ve güzelliği emir ya da tavsiye etmeli; her türlü kötülüğü engellemek için yetkisi ve imkânları dâhilinde çalışmalıdır. Bunu yaparken kolayca hatırda kalacak misaller vermek, gerekirse bizzat tecrübe ettiği hâdiselere değinmek yerinde olacaktır.

Anlamak ve yaşamak için yapılan her okumada, ayetlerin önümüze yeni ufuklar açtığının hiçbir zaman unutulmaması kanaatindeyim.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr