Faydasız Korkular
Şubat 2017 Nureddin SOYAK A- A+
A- A+

Faydasız Korkular

Uzun vadeli plan ve stratejilerle yapılan psikolojik savaş, hem sıcak hem de soğuk savaş dönemlerinin en çok başvurulan mücadele yöntemlerinden biri olmuştur. Psikolojik savaş, insanların ruh haline etki ederek sonuç alma olarak tarif edilmiştir. Psikolojik savaşın en etkin silahlarından biri de korkudur. Türkiye’de yaşanan olayların arkasındaki gerçek de budur: Korkutmak. Korku; bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygıdır. Rabbimiz; şeytandan, avenesinden, insanlardan, kâfirlerden, münafıklardan, zalimlerden ve Allah’tan başkasından korkmayın buyurmaktadır. İnsanlar faydasız korkulardan Allah’a sığınmalıdır.

Rabbimiz bu hakikati bizlere haber vermektedir; “Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah’ın vahiylerini tebliğ eden, Allah’tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah hesap görücü olarak yeter.” (Ahzab, 39)

“O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz, benden korkun.” (Âl-i İmran, 175)

Mü’minin yegâne korkusu Allah korkusudur. Allah’tan hakkıyla korkan, başka hiçbir şeyden korkmaz. Korku fıtrîdir. En cesur insanlar bile ani bir hareketten korkar. Ama bu korku kalplerini sürekli işgal etmez. Korkakların kalplerinde ise sürekli korku hâkimdir. Korku insan hayatının tamamına yayılmaktadır. Yükseklik korkusundan tutun da karanlıkta kalma korkusuna varıncaya kadar çok çeşitli korkular insanları etkileyebilir. Şeytan ve avenesi insanların ruh halini etkileyerek sonuç alma yoluna gitmişlerdir.

“İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun, dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ dediler.” (Âl-i İmran, 173)

Mü’minlerin kalbini sürekli işgal eden bir korku olmaz, olmamalıdır. Her şeyin Allah’ın kudret elinde olduğuna inanan mü’mini kim ne ile korkutabilir ki? Şeytan ve avenesi korkutmaya çalışır, korkutamayınca bütün planları suya düşer. Kalplerinden hiç çıkmayan korku tüm azalarını istila eder. Rabbimiz “İnkâr edenlerin kalplerine korku salacağız.” (Âl-i İmran, 151) buyurmaktadır.

Müslümanlar savunmaya çok önem vermelidir. Mü’minlerin dinini, imanını, malını, canını, namusunu korumak için harcanan her kuruş Allah tarafından ödenecektir. Bugün savunma sanayisi gelişmiş ülkelerin dünyada söz sahibi olduğuna şahit olmaktayız. Maalesef Müslümanlar bu hususta gerekli gayreti göstermiyorlar. Zalimlerin zulmünü engellemek için savunma sanayini geliştirmeleri şarttır.

“Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.” (Enfal, 60)

Korkunun gerçek sahipleri inkârcılardır. En büyük korkuyu onlar yaşar, onların tüm sermayeleri yaşadıkları hayattır. Hayatı en lüks şekilde yaşamak isterler. Onu kaybetmemek için her yola başvururlar. Fakat onlar korkularını asla yenemeyeceklerdir. Beton sığınaklarda da olsalar, en gelişmiş silahları da olsa korkularıyla ölecekler. Korkuları kendilerinden, kendi inkârlarından kaynaklanmaktadır. Nitekim Rabbimiz: “Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne.” (Enfal, 12) buyurmaktadır.

Mü’minler, karşısındaki düşmanlar kim olursa olsun onlardan korkup çekinmez. Bundandır ki nice az sayıdaki inananlar çok sayıdaki inkârcılara galip gelmişlerdir. Hele mü’minlere tecavüze yeltenildiğinde, onlara haddini bildirmek için elinden geleni yapmışlardır. Bundan geri kaldıkları zamanlarda zulme maruz kalmışlardır.

“Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, eğer siz gerçek mü’minler iseniz kendisinden korkmanıza daha layıktır.” (Tevbe, 13)

Mü’mine düşen, gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra küffarla cihad etmektir. Rabbimiz her türlü yardımı yapacağını vaat etmektedir.

“Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz.” (Ahzab, 26)

Rabbimiz, İslam düşmanlarının kimini korkunç sesle, kimini taşlayarak, kimini suda boğarak, kimini de yerin dibine geçirerek nasıl cezalandırdığını bize haber vermektedir. Zalimlerin ne dünyada ne de ahirette zulümleri karşılıksız kalmayacaktır.

“Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah, onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.” (Ankebut, 40)

Aklı başında bir kul nelerden korkup nelerden korkulmayacağını iyi bilmelidir. Yoksa şeytan onu her şeyle korkutur. Ölümle korkutur, açlıkla ve yoksullukla korkutur, zulüm ve baskılarla korkutur, Allah’tan başka her şeyle korkutur. Günahlardan günahlara sürükler. “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder.” (Bakara, 268)

Allah’tan korkmak, mü’minin nimetlerin tamamına ermesine vesiledir. “Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız.” (Bakara, 150)

Kul, Rabbinin kendisine yeteceğine katıksız inanırsa tüm maddi ve manevi korkulardan emin olur. “Allah kuluna yetmez mi, seni O’ndan başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur.” (Zümer, 26)

Kulun yapması gereken, Rabbiyle dost olmaktır. Bunu başaran kul, korktuklarından emin umduklarına da nail olur.

“Bilesiniz ki Allah dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.” (Yunus, 62)

“Kim ihsan derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara, 112)

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr